2 Aralık 2009 Çarşamba
Kendi kendini harcama
Yıl 2001. İşten bir arkadaşımla sabah ofise gitmeden açık havada oturmuş kahvaltı yapıyorduk. Bir kaç masa ilerimizde bir grup genç kadın vardı. İçlerinden biri hafif kilolu, üstünde siyah bir elbise ve oturduğu sandalyede garip bir pozisyon almıştı. İş arkadaşım, belki de erkek olduğu için kadının bu hafif müstehcen oturma pozisyonundan dolayı kendi kendine uzaktan ona sataşmaya başladı.
Kadın gerçekten de bacaklarını açmış, umurumda mı dünya gibisinden kimseye aldırış etmeden oturuyordu. Beni rahatsız etmiyordu ama ben de arkadaşıma hak vermeden edememiştim.
Derken hepsi ayaklandı ve gördük ki hafif kilolu ve vurdumduymaz genç kadın aslında karnı burnunda bir hamileymiş ! Hem de ne hamile, dokunsan orada doğuruverecek. Biz oturduğumuz yerde onu harcarken o aslında kendisi için en rahat pozisyonda oturmaya çalışıyormuş.
O çekip giderken biz utancımızdan yerin dibine girdik. Yıllar geçti, hala kendimizi böylesine küçük düşürdüğümüz o sabahı unutamadık..
Yıl 2008. Bizim sitede tam da bizim evin manzarasında bir ev fark ettmiştik. Diğer tüm evlerden farklı bir ışıklandırması ve göze batan bir hareketsizliği vardı. Ben o ölü ışığa, bize gelen gidenler de hep aynı yerde oturan hareketsiz silüete takmışlardı.
Ortam o kadar boğucu ve sıkıcıydı ki, bu evde oturan kişi ya da kişilerin hakkında atıp tutmamak elde değildi..
Bir de perde yok, ister istemez insanın gözü kayıyor.
Hücre evi diye güldük..
Psikopat bu insan dedik..
Milli maç sonrası tüm site balkona çıkmış çığlık çığlığa anırırken evdeki kişinin gene aynı köşede sabit durduğunu fark edip o kişiye " Sapıksın sen sapık !" diye saydıranlarımız bile oldu.
Tabi biraz coşkunun da etkisi var ama sonuçta o hareketsiz kaldıkça biz yerimizde duramadık.
Yıl 2009 oldu hatta bitmek üzere... Bir sabah erken saatlerde camdan dışarı bakarken gördüm ki bu evin hemen pencerenin önünde bir ağır hareket var. Camın önünde masa varmış, biri de yavaş hareketlerle üstündeki örtüyü düzeltiyor.
O anda göğsüme yumruğu yedim zaten. O kişinin yüzünü göremesem de yavaşlatılmış hareketlerinden yaşlı bir adamcağız olduğunu anladım. Bir örtüyü düzeltmesi bile dakikalarını aldı. O sırada gözümün önüne tıpkı sonu şok edici filmlerdeki gibi geçmiş sahneler yeniden belirdi. Her gece aynı yerde sabit oturması, o can sıkıcı ışık, yalnızlık..
Adam tek başına yaşayan ihtiyarın tekiydi ve biz bu yüzden adama neredeyse iki yıl demediğimizi bırakmadık..
Sonuç olarak da bunca zaman yaptığımız bu kötü niyetli şamata geldi tokat gibi gene bize çarptı. Hatta bana demeliyim çünkü diğer dalgacıların hala bu gerçekten haberi yok..
Aradan geçen bunca senede hala hiçbirşey öğrenememiş biri olarak sanırım bu yüzleşmedeki en ağır vicdan hesaplaşmasını da benim yüklenmem ilahi adaletin sonucu olsa gerek..
Yıl 2010 gelsin ve geçmiş on yıldaki bu sicilimden kurtarsın beni diliyorum..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
15 yorum:
önyargılı davranmak, insanı geri dönülemeyen hatalara yol açar.
valla yaşlı amca konusunda durumu kurtaracak bi şey söylemek mümkün değil ama o karnı burnunda salak da elbise giymeseymiş canım. o hamile diye biz her yerini görmek zorunda mıyız? pantolon diye bi şey var! karşıyım üremeye.
oh rahatladım :)
yaşlı amcanın durumunu diğerleri sizin gibi anlayamayacaklar da zaten. insan illa kendi görmeli, kendi yüzüne tokat gibi çarpmalı. bende böyle işliyor en azından :)
Hem hamile kadında hem de yaşlı adamda gene de suçlu benim. Çünkü yanımdakiler dalga geçip dururken kimseye " ya durun belki durum farklıdır, hemen yargılamamak" lazım demedim, ben de eğlenceye alkış tuttum. Hele amcanınki, bütün site çocuklu genç ailelerden oluştuğu için sanıyoruz ki herkes bizim gibi, herkes 35 yaşında herkes sabah işine gidip hafta sonu geziyor, herkes günlük koşturmaca. Kafada bütün siteyi prototipe oturtmuşuz ve yalnız başına yaşayan biri kafamızda örgüt mensubu gibi gözüktü ama yalnız bir yaşlı adam gibi daha gerçekçi bir durumu hiçbirimiz akıl edemedik.
Ne yazık ki her durumda en suçlu benim..
kendini bu kadar suçlama.
herkes senin gibi hassas davranamaz.
tarihleri bile hatırladığına göre sende bu bayağı etki yapmış.
aman uyumsuz ya, gebenin derdi bizi niye gerdi şimdi? yaparken iyiydi de, taşırken mi dert oldu? o da biraz dikkat etsin üstüne başına, şart mı elbise giymek?
illa vicdan azabı çekicem diyorsan amca için çek, çünkü o konuda cidden abartmışsınız. ama erotik gebeyi çıkar aklından. hastanede zaten cümle alem görecek, bi kahvaltı sofrası bari eksik kalsaydı.
özellikle amca kısmı beni de vurdu. Bir şeyi anlamaya çalışmadan var sayarak hareket etme özelliğimiz maalesef bazen yanlışlara götürüyor bizi.
Toplum psikolojisi garip bi sey...Bunun uzerine yillar once bir barda kadinin sucu gunahi yokken goygoya gelenlerin tecavuz etmesi ile ilgili bir film segretmistim.
Hamile kadinin o sirada bi yerinin gorundugu umurunda degildir sanirim , annelikle birlikte gogsunun gozukmesi , bacaginin gozukmesi gibi seyler arka planda kaliyor.Yasli amcam icin bi sey diyemiyorum cunku ben de milli maclarda bile ayni sekilde evde oturanlardanim , acaba bana da kufrediliyor mudur:))
Ben karsi apartmanimda oturan ve ara ara yari ciplak gezinen yagiz delikanlinin olayini henuz cozemedim.Ev hali sanirim:)
kıvırcık, ya da sana bir mesaj vermeye çalışıyor olmasın o komşu :)
Yaa aman be Uyumsuz ya... Olaylari kendini harcayacak şekilde yorumlamak mümkün, ama bence bu konulareda kendine gereksiz yükleniyorsun. Yükleneceksen yakın çevrendeki insanlara yaptığın, kabak çekirdeğini dodurmayacak şeylerden utan. Yaşlı amca da, cilveli hamile de eminim olaylardan senin kadar etkilenmezdi. Allah amcama uzun ömür versin tembellik lüksünü yaşayabildiği için eminim çok mutludur. Bahsettiğin o anahtar deliğinden bakan bebek de şimdi ilkokul ikide... Annesine desen ki zamaninda benim genç ve yakışıklı bir arkadaşım seni dikizlemişti diye eminim mutlu olacaktir.
PS:Geveze Baykuş'un da yorumlarına da ayrıca katıldım. Mini etekli çizmeli hamileler görmekten bımıştım bir ara. Androjen'e çeyrek kalmıştım. Neyse ki kurtuldum.
Attila, sen o arkadaşın yakışıklı olduğunu nerden çıkardın, onu anlamadım ben şimdi :)
Bilmem ki... Sen agzinin tadini bilirsin, yakışıklı olmasa kahvaltı etmez işine gidersin diye düşünmüş olabilirim. :)))
amcayla tanış bence, eğer hakikaten ortada vicdan yapmanı gerektirecek bir durum varsa arada amca ile ilgilenerek bunu çözebilirsin yok eğer iğrenç pis bir huysuz ihtiyarsa daha fazla vicdan azabı çekmezsin
"Yıpranmamış hayatlar büyük hüznler taşır" demiş Yalın.
İnsan ne kadar çok dikenle kanarsa o kadar çok gül tanır. Kendi adıma düşünmeme sebep oldu, güzel yazı ...
Psiko, aslında iyi fikir dediğin, aynı apartmanda olsak hani kek falan pişirir götürürüm de şimdi taa öbür blok. Adam derse ne alaka ne getirdin bana kimsin falan iş iyice garip bir hal alır. O yüzden o benim vicdanımın temsili olarak dursun orada :)
Yorum Gönder