Hayatımdaki ilk cinsel ayrımcılıkla yüzleşme bir havuzda gerçekleşti.
Oniki yaşındayken taşındığımız lojmanlarda yüzme havuzu olduğunu öğrendiğimde yazın gelmesini iple çekmiştim. Ancak havuz mevsimi açılıp da havuza girebilmek için bone takmam gerektiğini öğrenmem bende balyoz etkisi yarattı.
Hayatımda duyduğum en aptal kuraldı. O yaşta zaten bütün kurallar aptaldır ama bu hepsinden de aptalca bir aptal kuraldı.
Çünkü..
Bone zorunluluğu sadece kızlar için geçerliydi. Kızların saçları uzundur ,uzun saç dökülür, dökülmüş saç hijyenik açıdan risktir gibi asla o yaşta kabul edemeyeceğim gerekçeler zinciriyle karşımda duran yüksek bir duvardı bu.
Oniki yaşında çocuktum ve saçlarım da kısacıktı.
Kendi mantığım bu mantıksız bulduğum kurala anında isyan etti tabi.
Bir de o bone ! O zamanlar nerede yüzme bonesi bulacaksın ! Çoğu kız arkadaşım annelerinin eski mayolardan diktiği lastik geçirilmiş boneler takıyordu. Ama onlar da suya daldığın anda kafadan fırlıyordu.
Babamın bir arkadaşı hem kendi kızı hem de benim için artık kauçuk mu, plastik mi neyse öyle bir maddeden yapılmış boneler almıştı. Görüntü şimdiki silikon bonelere benziyordu ama kullanımı oldukça can yakıcı bir tecrübeydi. Zira hem acayip sıkıyor hem de her çıkarma teşebbüsünde saçlarımın önemli bir kısmını da söküp götürüyordu bu aptal bone. Zaten o da çok dayanmadı yırtıldı gitti.
Bir de bu havuzun aman vermeyen gözcüleri vardı. Sözde can kurtarandılar ama gözleri hep biz kızlardaydı. Kim bonesini takmıyor, kimin saçı boneden taşıyor sürekli uyarıp dururlardı.
Psikolojiye bakın hele. Kızlı erkekli havuzda tepiniyoruz oradan bir amca sürekli ve de sadece kızlara bone bone diye bağırıyor. Tabi bazı acımasız erkeklerin dalga geçmesi yetmezmiş gibi saçlar düzelsin diye kısa süreli boneyi cikarip suya daldiğimizda bizi hemen amcalara ispiyonlamakla tehdit ediyorlardı.
Bu kuralın asıl biz kızları aşağılayan yanı saç uzunluğu ayırt etmeksizin tüm kızları kapsamasıydı. Mesela ağbimin bir arkadaşı vardı. Yine o yıllarda liseden mezun olan her erkek evladı gibi saçlarını uzatmıştı. Bize geldiğinde omuz hizzasında , pek çok kızın sahip olmak isteyeceği türden gür lüle saçlara sahipti kendisi. Ama sonuçta kız olmadığı için saçı isterse Rapunzel'inkinden uzun olsun bone takmasına gerek yoktu.
Bununla beraber Snead O`Connor modasına kendisini kaptırmış bir kız da saçlarını kazıttığı halde hala bone ile havuza girmesi gerekiyordu.
Neyseki dünyanın tüm aptal kuralları gibi bu bone kuralı da yıllar sonra bir gün sağduyuyla tanıştı ve tamamen iptal edildi !
Eğer zaten biraz daha sürdürselerdi bu tutumu, benim de anarşist, kinci bir feministe dönüşmem kaçınılmaz olacaktı..
;)
Oniki yaşındayken taşındığımız lojmanlarda yüzme havuzu olduğunu öğrendiğimde yazın gelmesini iple çekmiştim. Ancak havuz mevsimi açılıp da havuza girebilmek için bone takmam gerektiğini öğrenmem bende balyoz etkisi yarattı.
Hayatımda duyduğum en aptal kuraldı. O yaşta zaten bütün kurallar aptaldır ama bu hepsinden de aptalca bir aptal kuraldı.
Çünkü..
Bone zorunluluğu sadece kızlar için geçerliydi. Kızların saçları uzundur ,uzun saç dökülür, dökülmüş saç hijyenik açıdan risktir gibi asla o yaşta kabul edemeyeceğim gerekçeler zinciriyle karşımda duran yüksek bir duvardı bu.
Oniki yaşında çocuktum ve saçlarım da kısacıktı.
Kendi mantığım bu mantıksız bulduğum kurala anında isyan etti tabi.
Bir de o bone ! O zamanlar nerede yüzme bonesi bulacaksın ! Çoğu kız arkadaşım annelerinin eski mayolardan diktiği lastik geçirilmiş boneler takıyordu. Ama onlar da suya daldığın anda kafadan fırlıyordu.
Babamın bir arkadaşı hem kendi kızı hem de benim için artık kauçuk mu, plastik mi neyse öyle bir maddeden yapılmış boneler almıştı. Görüntü şimdiki silikon bonelere benziyordu ama kullanımı oldukça can yakıcı bir tecrübeydi. Zira hem acayip sıkıyor hem de her çıkarma teşebbüsünde saçlarımın önemli bir kısmını da söküp götürüyordu bu aptal bone. Zaten o da çok dayanmadı yırtıldı gitti.
Bir de bu havuzun aman vermeyen gözcüleri vardı. Sözde can kurtarandılar ama gözleri hep biz kızlardaydı. Kim bonesini takmıyor, kimin saçı boneden taşıyor sürekli uyarıp dururlardı.
Psikolojiye bakın hele. Kızlı erkekli havuzda tepiniyoruz oradan bir amca sürekli ve de sadece kızlara bone bone diye bağırıyor. Tabi bazı acımasız erkeklerin dalga geçmesi yetmezmiş gibi saçlar düzelsin diye kısa süreli boneyi cikarip suya daldiğimizda bizi hemen amcalara ispiyonlamakla tehdit ediyorlardı.
Bu kuralın asıl biz kızları aşağılayan yanı saç uzunluğu ayırt etmeksizin tüm kızları kapsamasıydı. Mesela ağbimin bir arkadaşı vardı. Yine o yıllarda liseden mezun olan her erkek evladı gibi saçlarını uzatmıştı. Bize geldiğinde omuz hizzasında , pek çok kızın sahip olmak isteyeceği türden gür lüle saçlara sahipti kendisi. Ama sonuçta kız olmadığı için saçı isterse Rapunzel'inkinden uzun olsun bone takmasına gerek yoktu.
Bununla beraber Snead O`Connor modasına kendisini kaptırmış bir kız da saçlarını kazıttığı halde hala bone ile havuza girmesi gerekiyordu.
Neyseki dünyanın tüm aptal kuralları gibi bu bone kuralı da yıllar sonra bir gün sağduyuyla tanıştı ve tamamen iptal edildi !
Eğer zaten biraz daha sürdürselerdi bu tutumu, benim de anarşist, kinci bir feministe dönüşmem kaçınılmaz olacaktı..
;)
4 yorum:
Tr'de kadın olmak zor uyumsuz.
Sana katılıyorum ve bu ayrımcılığın ne yazık ki yıllar geçse de iyice kuvvetlendiğini üzülerek görüyorum. Eski Türk filmlerine bakıyormusun, siyah beyaz olanlarını. Kadınların rahat giyimlerini ve erkeklerle olan diyaloglarını.
Her geçen gün nasıl bir zihniyet değişimine toplumumuzun uğradığına şaşırıyorum.
bir kuralın neden konduğuna aldırmadan sadece bekçi murtaza tarzı uygulama çabası. olsa olsa isyan getirir, bi işe de yaramaz.
uygulayıcıları da diktatör tipli mi olmak zorunda illa ki ?
:)
İlginç düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkürler.
slm bekci murtazalardan sanalda bile rahat yokki havuzda olsun.buda benim dusuncem.ama iyikide bulmusum bu blog sayfaisni hosuma gitti.okudum keyif aldim ve okuyacagim iyi pazarlarr huzurlu yarinlarr.
Yorum Gönder