30 Nisan 2008 Çarşamba

Avusturyalilar manyadı

Zaten Hitler yüzünden sabıkalılar diyeceğim ama onu da yüceltip bağrına basan Alman halkıydı. Yine de Kastamonu boyutundaki ülkeden Mozart gibi olumlu dahiler gibiler çıktığı gibi yaşlılar acı çekiyor, yazıktır bahanesiyle kırk küsür hastayı öldüren cellat hemşireler de yine bu ülkenin eseri. Yalnız son vaka Josef Fritzl dünya kriminal tarihinde bir ilki başararak aynı zamanda Avusturya'nın manyak dolu olduğunu kanıtlamış oldu.


11 yaşından beri tecavüz ettiği kızına artık ne gözle bakar olmuş ki kızcağızı 18 yaşına bastığı yıl özel tasarladığı bodruma kilitleyip bir de kıza veda mektubu yazdırıp evden kaçtı gibi göstermiş. Gerçi kız o yaşa kadar çektiklerinden dolayı zaten bir kaç kere gerçekten kaçtığı için bu seferki yalancı çoban hikayesi onun yirmidört yılına mal olmuş. Okuduklarım, izlediklerimden sonra V.C. Andrews'ün Çatı romanındaki miras uğruna çocuklarını yıllarca evin çatısında gizleyen anne gözümde adeta azizleşti.

Adam sürekli tecavüz etmiş, kız sürekli doğurmuş, çocukların yarısı yukarıda yarısı gün ışığı görmeden bodrumda, ne bu ya ? Üstüne yeni bir Hannibal Lector filmi de çekilir, bu çocuklardan da Charles Manson'ı aratmayacak katiller de çıkar. Bu kadar sapıkça malzemenin bir arada sunulduğu başka bir ruh hastalığı boyutu duymadım, bilemedim..

25 Nisan 2008 Cuma

Yazarın adı Arıza

Kinyas Ve Kayra'yi okuduğumda ülkede edebiyat adına yaratıcılığın, yalınlığın ve sınır tanımazlığın henüz bitmemiş olduğunu görüp oldukça umutlanmıştım. Piç'te ise hafif duvara toslama gibi bir sarsıntısı yaşadım. Daha otuz yaşına basmadan bu kitaplari yazan adamın iç dünyası beni hafiften endişelendirmeye başlamıştı. Zaten iki üç kitabında Rodos'ta doğdu; İsviçre'de büyüdü laflarından başka bir hayat hikayesinden öte bilgimiz olmayan bir adamdı ( Gerçi hala öyle..). Ancak Malafa sonrasinda özellikle sadece bir gününe değindiği Antalya kuyum sektörünün jargonunu romana cok iyi yedirdiğini gördügümde artık onun iyi bir edebiyatçı olma yolunda ilerledigine emin olup en azından bununla yetinmeye karar verdim. Son kitabı Azil ise bugüne kadar değindiği tüm aykırı kişiliklerden sonra kendisini artık belirgin şekilde yansıttığı bir günah çıkarma kitabı gibi. Onunla aynı nesilden gelip olgunlaşma dönemine geçişini izleyecek olmaktan dolayı bile mutlu olduğum kadar saplantılı bir halde yakından izlediğim bir yazar artık Günday.

21 Nisan 2008 Pazartesi

Bizim sitenin halleri

Önce yaşadığım yerle başlıyorum. Dudullu'nun orta yerinde yaklaşık 300 haneli bir sitede yaşıyorum. Görünen manzarada ortam günlük güneşlik ama sıra sanal ortamdaki yazışmalara gelince asıl eğlence o zaman su yüzüne çıkıyor.

Sürekli bir şikayet ve bu şikayetleri sindirmeye bile yetmeyecek manasız önerilerle dolu komik e-postalar arasında bazen muhtemelen birbiriyle hiç yüzyüze gelmemiş bu insanlar ciddi tartışmalara giriyorlar.

Benim en favori kavgam sitenin ortasındaki suni gölet kalksın açık havuz olsun çünkü bu benim ve ailem için çok önemli diye ortaya atlayan bir kadınla ona akıl var mantık var, alt yapısı yok, kolay iş değil ayrıca gürültü çıkacak diye karşı çıkan bir adamın didişmesi. En hararetli yerinde bu ikisinin kızışması bir anda yok oldu. Herhalde kadın kocasından zılgıt yedi diyorum. Ama kapalı havuz varken açık havuzun ailesi için önemli olmasının nedenini öğrenemedim o içimde kaldı.

Bir de komşu apartmanın bahçe katında yaşayan bir çift var ki halleri tam acınası. Yağmur yağdığı gün paspası kaldırdıkları için düşüp belini inciten kadıncağız ve bahçe brandalarına sürekli yukarı katlardan yağan izmaritleri ve süpürgeleri fotoğraflayarak bizden medet uman adamcağız.. Sanki sitenin dışındaki hayat muhteşem bir düzenekle ilerliyor ya bu sitedeki hayat onlara multeci kampı azabı çektiriyor olmalı. Yazık.

Bunlar saçmalamaya devam ettiği sürece dayanamam oturduğum yerden ben de lafımı koyarım ortaya ama şimdilik buradan korsanca ukalalılığımla yetineyim.

Devam edecegim elbet

:)