15 Aralık 2009 Salı

İlişkiler kuralı..Sil baştan !

Tüm ilişkilerin bilineni kesindir: Kaçan kovalanır !

Aslında bu görünen şekil. Yani her türlü ilişkide bir taraf diğerinin üstüne titrer, onu el üstünde tutmaya çalışır ve öncelik hep o taraftır. Diğer taraf ise sırtını görünmez bu desteğe yaslamış ama çoğu zaman da bu aşırı ilgi yoğunluğundan şımarmış bir sıkılganlıkla sürdürür ilişkisini.


Karşılıklı hisler eşit bile olsa bakış açısı tamamen kişilikle birlikte değişkenlik gösterir. Eğer siz ilişkide karşı tarafı sürekli mutlu etmeye kendinizi adarsanız karşı taraf bunu çok fena kullanır. Çünkü kesin olan gerçek şudur:

İnsan kendini karşı tarafın mutluluğuna adıyorsa kendi mutluluğundan ödün veriyor demektir.


Kendi mutluluğundan ödün veren insan da kendi değerini azaltıyordur.

Kendine olan değerini kaybetmiş birine de kimse ilgi duymaz.


Bir sabah uyanır, sürekli verdim verim sonunda kazığı yedim diye sinirlenirseniz, orada kızmanız gereken kişi kendiniz olmalısınız.

Ha, sizin rest çektiğiniz yerde karşı taraf sizdeki bu kul- köle modunun kaybolduğunu görerek o uyuşukluktan kurtulup sizi yeni fark etmiş gibi dikkatle izlemeye başlar tabi, bu da düzenin bir diğer kuralı.

Siz ondan kendinizi çektikçe o üstünüze düşer.
Neden ? Çünkü artık siz kendinize değer veriyorsunuzdur.

Ve karşı taraf da tıpkı değerli herşeyin göze çekici gözükmesi gibi sizi ulaşılmaz bir yerde görmeye başlar artık.


O noktada siz
ben böyleyim bu böyle kabul edilsin der yolunuza devam ederseniz de sonuç şu olur.

Ya bu sefer peşinizden o koşar..


Ya da
Elvis Presley'e You Were Always On My Mind parçasında eşlik eder..

5 yorum:

Nalan Göksu dedi ki...

Hmmm...cok dogru!Burada bi sey daha var, gecmiste ogrendiklerini de cebinden cikarip atmak.Nedir o? Anne-babandan gordugum ve "yapilmasi gerek" zannettigin gorevler listesini atmak...Cunku o listeyi yapsan da dert yapmasan da...Liste yok...dert yok!

Oyuncakçı ADAM dedi ki...

Doğrudur yazılanlar ama insan bi kere bu şekle geldiyse bi daha kurtulamaz

Feride Nizamettin dedi ki...

bir sabah uyanıp artık yeter ulen dediğinde karşı tarafın allah allah ne oldu da kafayı birden yedi deyip hiç bişeyi anlamama ihtimali de var ki bu en kötüsü sanırım:)

Serhad dedi ki...

Bence ilişki bir araçtır, amaç değil.
Mutlu etmek için mutlu eden biriyse herşey müstahaktır ama mutlu etmekten mutluluk duyan bir kişiyse kaybedilen birşey yoktur. Kaçan ve kovalayan değilde yolcu ve yol arkadaşı mantığıyla kurulan birliktelik böyle sorunlar taşımaz, iş o ki hedefler ve adımlar eşit olsun.

güzel yazı, düşünmeme sebep oldu, teşekkürler..

Uyumsuz dedi ki...

Serhat dediğin gibi, yol arkadaşı mantığıyla sürdürülen evlilikler ve ilişkiler hep sağlam ve uzun ömürlü oluyor. Güzel bir yaklaşım, ben de bu bakış açısını paylaştığın için teşekkür ederim.

Pisicim, elbette karşı taraf noluyor der o sabah krizini yaşayan insanı görünce. Telefona sarılıp yeter artık çık git hayatımdan diye ararsın o insanı, adam ya da kadın da ilk tepki olarak " delirdi herhalde neyse geçelim" şeklinde özgüvenle devam eder. ancak günler haftalar geçer hakikaten de birşeylerin değiştiğini görünce işte orada eski düzen değişti demektir. Yani tepkin sert ve ani olsa da sonuç biraz zaman alabiliyor.