7 Nisan 2011 Perşembe

Bir nesli nasıl kaybettik ?

Sanıyorum bugünlerde benim yaşım ve üstümdeki herkes artık genç olmadığı için şükrediyordur. Her sene adı değişse de özünde tek bir sınavla geleceğini bağlayan bu sistemin insanlığı içine soktuğu durum hakikaten vahim. Hele bu seneki sınav artık bence bir neslin psikolojik olarak çöküşüne sebep olmuştur.

Lise sondayken bir öğretmenim " Üniversite sınavına hazırlanmak insan haklarının yüzde altmışından vazgeçmek demektir." demişti. Haklıydı da. Yani kafayı istediği okula girmeyi takmış birinin, hem lise sondaki derslerini çalışması, hem dershaneye gitmesi hem de tüm boş vakitlerinde test çözmesi gerektiği düşünülürse zaten geriye kalan zaman ancak yemek, yol ve uykuya ancak yetiyor. Onyedi, onsekiz yaşındasınız ama hafta sonu arkadaşlarla çıkalım, sinemaya gidelim, kafelerde takılalım hevesi hep vicdanınızla hesaplaşmanıza neden oluyor.Bir de hormonlar tavan yapmış, aklınız gönül ilişkilerinde, oy, tam bir kişilik mücadelesi..

Bu dönem, hatta sene diyelim o kadar travmatikti ki yatıp kalkıp tek konuştuğumuz konu sınav, üniversite, sınav ve üniversite idi. Böyle olunca kulaktan kulağa yayılan uydurma haberleri, yok bu sene şu değişecekmiş, sınava şu şekilde girerse alınmayacakmışsın, sınavda felsefe soruları çıkmayacakmış gibi zilyon tane dönen geyiği düşünün bir de. Üstelik de açıp kontrol edebileceğimiz bir Internet de yok. Elimizdeki tek kaynak okul ve dershanelerdeki öğretmenlerdi. Ve onların sayesinde genelde bu her hafta türeyen yeni uydurma haberlere aldırmadan hedefe yönelerek içimiz rahat ders çalışabiliyorduk.

Sınavı atlatıp hayatın diğer ağır zorluklarına kapılmış olsak da geriye dönüp bakınca bu sınav sisteminin her sene üstünde oynanarak ne hale getirildiğini görüp tam zamanında yırtmışız diye teselli bulduğumu hatırlıyorum.

Ama bu seneki duruma bakınca, ortada ne güvenilecek bir kimse ne elle tutulur bir sistem ne de ileride ne olacağı belli. O sınav temposunun açtığı ruhsal yorgunluğa bir de bu şifredir, kopyadır söylentileri eklenince o çocukların artık psikolojik olarak çökmüş olduklarına kesinlikle eminim.

Bundan dört beş sene sonra çalışma hayatına atılacak bu nesil iş yerlerinde tuhaf davranışlarda bulunup özel hayatlarında da deformasyona uğrarlarsa hiç şaşırmamamız lazım. 2011 yılı üniversite girişli misin diyelim, evetse yanıt peki diyip oradan uzaklaşalım. Zira bir nesli kaybettik, biz de çok fazla üstünde kafa yorarak sinirlerimizi bozmayalım.

Zamanında ünlü düşünürler bu şarkıda hislerini ifade etmişlerdi ama onlara kulak vermek yerine çocuklara karşı dava açılmıştı..Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar elbet..

2 yorum:

Eleştirel Günlük dedi ki...

" Üniversite sınavına hazırlanmak insan haklarının yüzde altmışından vazgeçmek demektir." diyen ogretmenin siradan bir ogretmen olamaz. Umarim kiymetini bilmissinizdir..

Uyumsuz dedi ki...

Açıkçası öğrencilik hayatım boyunca tembellik ettiğim için üniversite sınavına hazırlanma yükü son sene üzerime yıkılmıştı. O öğretmene hak veremeden yapamadım, o kadar çok şeyi sil baştan öğrenmem ve çalışmam gerekiyordu ki o yıl ders dışında ne yaptım, neydim hiç bilmiyorum, tamamen kopuk :)