23 Ocak 2009 Cuma

Önyargı ve öncedenen denemeye dayalı yargı

Onu sevmem, bunu içmem, bunlara kılım söylemlerini kullanmayı hobi edinmiş bir halkız. Yeniliklere kapalı oluşumuzla gurur bile duyarız. Ama zamanı gelip de ben aslında şunu bunu sevmem ama bunu denedim güzelmiş diye de itiraf etmekten de çekinmeyiz.

Buna gereksiz bir önyargı diyorum ben. Nefret etmek gibi oldukça sert bir duyguyu damgalamalarda kolayca kullananlara anlam veremeyişim de bundan kaynaklanıyor. Hoşlanmamak ya da en kötüsü ısınamamış olmak, sevmemek bir başkadır ama nefret etmek neden bu kadar kolay olabiliyor bilemiyorum.

Bu tür yargıları yapıştırmak da işin kötüsü hiçbir hayat tecrübesine ve hatta belki de hayat görüşüne dayanmayan sonuçlardır. Ulusça en sevdiğimiz eylem olan bilmem ne ülkesi mallarını boykot etmek bunun en bariz örneği.

İtalyan mallarını boykot edeceğiz diye buzdolapları üstünde tepinenler, Fransız mallarını boykot edeceğiz diye yurdumda üretilmiş peynirleri mundar edenler ve şimdi sıra İsrail'e gelince, bilindik hiçbir İsrail malı olmadığı için bu sefer yahudi markası bu diye önüne gelen yabancı markayı listeye ekleyip birbirine göndermek cahilce bir yargılamanın sonucundan başka birşey değil. Ve kabul edelim, birşeyi satın almamaktan çok onu satın almamayı bas bas bağırmak da gayet komik bir tepki.

Bir de gerçekten hayat tecrübesine dayanan yargılar vardır ki ben buna daha çok anlamlı yaklaşmalıyız diye düşünüyorum.

Mesela Fransızları genelde sevmeyiz çünkü bize göre İngilizce bilmezler, bilseler de konuşmazlar, burunları kalkık ukalalardır ve aslında zor insanlardır; koca bir ulusla ilgili genel önyargı bu şekilde. Özellikle iş hayatında Fransızlarla muhattap olanlarlar profesyonel anlamda ırkçı yaklaşırlar bu ülke insanına. Hayatlarına gerçekten hoşlanabilecekleri bir Fransız girip de adamcağız kendini kabul ettirene kadar zorlu bir süreç olacaktır kesinlikle.

Ya da akrep burcu birkaç erkek arkadaşı olmuş ve şansına hep aynı hüsrana uğramış kızlar akrep erkeği isim tamlamasını duyar duymaz yaka silker ve hemen çevrelerindeki tüm kızları uzak durmaları için uyarırlar bu "sürüngen" burcu erkeklerden.

Bunları çok mu duyuyoruz nedir bilmiyorum ama hiç de sorgulayan da görmedim neden ki diye. Neden bu kadar sert yargılısın, dünyada yüzküsür fransız, yedi milyar bölü oniki akrep burcu insanı varken neden bir kalemde çiziyorsun hepsini diye çok irdelemeyiz.

Fakaaat, adamın teki " Ben İsveçli ve Venezuella'lı kadınlardan hiç hoşlanmam, işim olmaz." dese herhalde birçok erkek bunu küfür olarak algılar. Çünkü akrep erkeklerden canı yanmış kadına ya da Fransızlarla çalıştığına bin pişman kişiye olan empatiyi burada kuzeyli veya latin kadınlardan kendini sakınan adamda asla kuramamızdan kaynaklanmaktadır.

E peki, daha denemediğin bile birşeyi sevmediğini söyleyen, hangi marka malı nasıl ve neden protesto ettiğini bilmeyen sen neden bir adamın o ülke kadınlarına soğuk bakma hakkına karşı durabiliyorsun ki ?


" Akrep erkeği ile işim olmaz."
" Hımm, evet bazen uyuz olurlar gerçi ama aralarında iyi olanlar da var."

" İsveç ve Venezuellalı hatunlardan uzak duracaksın abi !"
" Ne diyorsun olm ? Asıl sen benden uzak dur !!"

Bilmem aradaki ince çizgi gösterebildim mi ;)




12 yorum:

Attila dedi ki...

Körler sağırlar birbirini yorumlar gibi oldu ama olsun. Yazacağım yine de.

Aslında konu bizim halkımızın duygusallığından kaynaklanıyor. Yani duygusallık deyince mutlaka iyi duygu olması gerekmiyor ki. Nefret de gayet normal dört dörtlük bir duygu. Çok duyarız, ben kerevizden nefret ederim. Ya manyak neyinden nefret ediyorsun? Anti-kereviz aktivisti mi olacaksın? Yoo. Aslında normali kerevizi umursamamak. Ben mesela benden uzak kerevizi hiç umursamam.

Bu arada akrep erkekleri gayet iyidir, hatta çok iyidir, bence en iyidir.

Adsız dedi ki...

önyargılarımız olmasaydı kalkıp da ahkam kesemezdik ki ama her konuda... sonra nasıl olabilirdik ki "her haltı bilen ama hiç bir halt etmeyen" insanlar topluluğu??

bu arada... ben de isveçli ve venezuellalı kadınlardan hiç hoşlanmıyorum, çok güzel oluyorlar! :/

Trickster dedi ki...

Sirinlerden nefret ediyorum :)

JoA dedi ki...

ben finlandiyalı adamları çok beğeniyorum, bu da önyargı sayılır mı:)))

ama attila söylemiş en güzelini. umursamamak şahane bir şey. bir insanı, olayı vs. sıfıra çekmenin en güzel yolu. ama nefret etmek daha kolay yahu:-P

bu arada akrep filan tanımam ben. varsa yoksa aslan :))

Uyumsuz dedi ki...

Begenmek önyargı olmaz ki yaw, olumlu fikirlere kötü anlam yüklemiyor güzel dilimiz, ne mutlu :)
bu arada önyargı degil, denemeye dayali yargi; Finli adamlar mı, ıyyyy, çirkinler be yaw, seninle aynı otelde kalmadık mı yoksa biz :P

JoA dedi ki...

bak, aradaki ince çizgiyi anlamamışım ben, şimdi anlaşıldı efeeem:)

yahu, aynı otelde kaldık da sanırım sen gide gele bağışıklık kazanmışsın o adamlara. ben daha doyamadım şekerim. bir daha gitmek istiyorum. bu sefer bol bol gezeceğim:) nisan'da mı gitmiştik biz? hava çok güzeldi. yine öyle bir zamana denk getirmeli.

bir başka olasılık da güzel-çirkin anlayışımızın farklı olması tabii:)

Basak dedi ki...

komşu bu yazını, gelen yorumlarla birlikte "külliyen" pek beğendim. Şimdi "beğenemdim" deyiyince yargı oluyor da "beğendim" diyene ne oluyor, onu merak ettim:)))))))))

Uyumsuz dedi ki...

Başak: şey oluyor bence, eee sempati ehehe :))

Basak dedi ki...

hahahahaha:)))) peki, "sempati" diyelim o zaman:)

Feride Nizamettin dedi ki...

ıhlamurdan nefret ederim. Kokmuş çorap gibi kokuyor, denemedim denemem...van münüt

Uyumsuz dedi ki...

ya ofiste bizim de kaynatiyorlar, facia gerçekten, tanımı yok kaynamış ıhlar kokusunun. ( denemeye dayali yargı )

Feride Nizamettin dedi ki...

ağacını da sevmem (koklamaya ve baygın kokusundan bayılmaya dayalı yargı)