Aslında ilişkiler ve insanların ilişki ihtiyacının tanımı çok basit. Herşey yaslanacak bir duvar arayışıyla alakalı.
İki insanın arasındaki ilişki bir duvar oluşturuyor. Destek duvarı, dayanma duvarı gibi. İnsan gençken ya da çocukken sağlam bir bedene sahip. O yüzden kolay yorulmuyor ve yaslanacak duvar aramıyor kendine. Azıcık yorulsa karşısına çıkan ilk duvara dayanıyor, dinleniyor ve içi kaynadığından oyalanmadan o duvarı arkasında bırakıp yoluna devam ediyor.
Genç yaştaki evliliklerin ya da ciddi ilişkilerin uzun süreli olmamasının temel nedeni bu işte.
İlişkilere göre duvarın da çeşitleri oluyor. Mesela fedakarlığın tek tarafa kaydığı ilişkilerde duvar da o kişinin omuzlarına doğru ağırlık yapıyor. Ya da ilişkinin fiziksel ya da ruhsal tahribata yol açtığı ilişkilerdeki duvar dikenli tellerle çevrili oluyor. Kişi duvara yani ilişkisine yaslandıkça canı yanıyor.
Bir de biten ilişkilerdeki duvar garantisi var. Mesela bir başkası uğruna biten ilişkilerde kadın ya da erkek ancak yaslanacak daha iyi duvar bulduğunda eski ilişkisinden vazgeçiyor. Eğer ortada yaslanacak bir duvar yoksa kişi tek başına ayakta yorulmadan çok fazla dayanamayacağı için yine eski ilişkisine kayabiliyor.
Benim en favori duvarım etten olanlar. Yani bu iki kişinin birbirine tam destek, tem güven ve tam sevgi üçlemesiyle bağlı olduğu ilişki türünün oluşturduğu duvar.
İki kişi ayakta sırt sırta birbirine yaslanmış duruyor. Biri yorulunca ağırlığını diğerine yaslıyor sonra sıra eşine geldiğinde bu sefer öbürü sevgilisini sırtında taşıyor. Her iki tarafda büyük emek harcıyor ama her antrenmanlı atlet gibi ikisinin de sırtları bu ilişkiyi taşıyacak gücü gün be gün arttırabiliyor.
Geçen zamanla da yıkılmaz bir etten duvar oluşuyor.
İki insanın arasındaki ilişki bir duvar oluşturuyor. Destek duvarı, dayanma duvarı gibi. İnsan gençken ya da çocukken sağlam bir bedene sahip. O yüzden kolay yorulmuyor ve yaslanacak duvar aramıyor kendine. Azıcık yorulsa karşısına çıkan ilk duvara dayanıyor, dinleniyor ve içi kaynadığından oyalanmadan o duvarı arkasında bırakıp yoluna devam ediyor.
Genç yaştaki evliliklerin ya da ciddi ilişkilerin uzun süreli olmamasının temel nedeni bu işte.
İlişkilere göre duvarın da çeşitleri oluyor. Mesela fedakarlığın tek tarafa kaydığı ilişkilerde duvar da o kişinin omuzlarına doğru ağırlık yapıyor. Ya da ilişkinin fiziksel ya da ruhsal tahribata yol açtığı ilişkilerdeki duvar dikenli tellerle çevrili oluyor. Kişi duvara yani ilişkisine yaslandıkça canı yanıyor.
Bir de biten ilişkilerdeki duvar garantisi var. Mesela bir başkası uğruna biten ilişkilerde kadın ya da erkek ancak yaslanacak daha iyi duvar bulduğunda eski ilişkisinden vazgeçiyor. Eğer ortada yaslanacak bir duvar yoksa kişi tek başına ayakta yorulmadan çok fazla dayanamayacağı için yine eski ilişkisine kayabiliyor.
Benim en favori duvarım etten olanlar. Yani bu iki kişinin birbirine tam destek, tem güven ve tam sevgi üçlemesiyle bağlı olduğu ilişki türünün oluşturduğu duvar.
İki kişi ayakta sırt sırta birbirine yaslanmış duruyor. Biri yorulunca ağırlığını diğerine yaslıyor sonra sıra eşine geldiğinde bu sefer öbürü sevgilisini sırtında taşıyor. Her iki tarafda büyük emek harcıyor ama her antrenmanlı atlet gibi ikisinin de sırtları bu ilişkiyi taşıyacak gücü gün be gün arttırabiliyor.
Geçen zamanla da yıkılmaz bir etten duvar oluşuyor.
9 yorum:
halil cibran der ki:
"birbirinizi sevin; ama asla birbirinize yaslanmayın. unutmayın ki bir tapınağı ayakta tutan sütunlar da birbirinden uzaktır..."
lisedeyken okumuştum ve her defasında doğruluğundan bi kez daha emin olmuştum...
piyes: işalla yorum yazıyla alakalı olmuştur...
senin yorumların her zaman konuya mutlaka bir yerden dokunur cüzzamım meleğim, o konuda hiç kendini sorgulama :)
hayır, ayıptır söylemesi yazıları ordan burdan kesik kesik okudupumdan, genelde alakasız oluyolar. ahah.
piyes: öğleden sonra kahveye beklerim şekerim. sevgilimden ayrıldım bi fal baktırasım var.. :D
uyumum be,
son paragrafını okudum da içim sızladı inan...
inşallah hiç kimseler ve hiçbir kuvvet sizin aranızdaki duvarı bırak yıkmayı sallamayı bile başaramaz...
etten duvar kavramına ben de inanıyorum. hep bir tarafın desteklediği bir ilişki gitmez, gidemez. bizzat deneyimlemişliğim vardır.
ama bir omuz düşmeye yüz tuttuğunda yeri göremeden destek olacak bir diğer omuzun varlığıdır güçlendiren aşkları...
bunun da dozu önemli zira ayar kaçtı mı omuz bile çıkar mazallahh!!!!
hah işte bu, evet bu... hep söylerim, sonunda denk geldim. Söyleme sebebim kendi aklım değil fakat. Annemin babaannesi kocasına "sırtımın dağı" dermiş... bunu duyduğum günden beri, insan ilişkisi, karı koca ilişkisi, sevgili ilişkisi denen şeyin bunsuz olmayacağına inanır dururum...
"sırtımın dağı" bir eşten duyulabilecek en güzel söz olsa gerek, çok hoş gerçekten..
"sırtımın dağı" gerçekten de güzel lafmış :)
bayılıyorum anane ve babanelerden gelen böyle kıymetli laflara....
"ağaca dayanma kurur, adama dayanma ölür" diyen atalarımız kahrolsun diyorum bu yazının üstüne.
Yorum Gönder