20 Ocak 2010 Çarşamba

Benim Yıldız Savaşlarım



CNBC-E'nin Yıldız Savaşları serisini yayınlayacağını okuyunca içim garip bir mutluluk doldu. Sanırım biraz da son yıllarda kabak tadı veren görüntü kirliliğinden öteye geçemeyen filmlerden sıtkım sıyrıldığı içindir. Ama emin olduğum bu pazar gecesinden başlayarak ard arda yayınlanacak serinin beni yeniden çocukluğuma götürecek olmasıydı bu mutluluğu yaşatan.

Benim Yıldız Savaşları'nı izlediğim yıllarda medya diye bir olgu meydanda olmadığı için filmi fenomen haline getirecek yapay bir güç de yoktu. Filmi hiçbir şey bilmeden, afişine hayran kalıp bunun bir uzay filmi olduğunu bilerek sinemada izlemiştik ve filmin çıkışında ağaç dallarından ışın kılıçları yapıp dövüşmeye başlamıştık bile.

Luke Skywalker inanılmaz yakışıklıydı. Prenses Leia garip saçlarına rağmen çok güzel bir kadındı. Ve kendinden önce ürperten müziğiyle sahneye çıkan Darth Vader ki o zamanlar adını öğrenmek de telaffuz etmek zordu bizim için, feci korkutucuydu. İsme gerek duymadan ona Siyahlı Adam derdim ve adını fazla anmamaya çalışırdım.

Sinemada bir kere, videoda ise en fazla iki-üç kere izledikten sonra filmin müzikleri de fene halde beynime işlemişti. Bu sayede annemin sıkıcı altın günlerine sürüklendiğim zamanlarda misafir evde bulduğum bir matchbox araba ile balkonda Yıldız Savaşları müziğini sürekli aynı notada kafamda çalarak kendi filmimi oynayarak oyalanırdım.

Yaş ilerledikçe Yıldız Savaşları'nın o çocuk kafamdaki tek tük detayı silikleşse de etkisi hiç azalmadı. Üniversitedeyken bir gün üçlemenin ( ki serinin birinci, ikinci ve üçüncü bölümlerden değil aslında üçleme olduğunu da o zaman öğrenmiştim ) yeni teknoloji ile ufak tefek yamalarla yeniden gösterime gireceğini okuduğumda sevinçten aklımı oynatacaktım resmen.

İki yakın arkadaşıma " Yıldız Savaşları oğlum !!" dediğim andan iki saat sonra Kadıköy'de bir sinemada önümüzde kocaman bir patlamış mısır, yıllar sonra aynı keyfi yaşamaya başlamıştık. Bir insanın yedi yaşında neredeyse nefessiz kalarak izlediği heyecanı yirmi yaşında yeniden tatması Yıldız Savaşları'nın ne olduğunun en açık tarifi diye düşünüyorum.

Hiçbir zaman Yıldız Savaşları tutkum deli ayrıntılara girip filmin karakterlerini, nesnelerini ve olaylarını ezberlemeye götürmedi beni. Filmin felsefesi, tarihsel olgulara göndermeleri gibi manasız arayışlara dahi girmedim. Yıldız Savaşları'nı çocuk yaşta izlemiş şanslı bir kitleden olmak zaten yeterince içine almıştı beni.

Hepsinden öte, siyahlı dev adam yakışıklı Luke'a " Ben senin babanım " derken ben de orada, sinemadaydım. Ağzım açık, yaşadığım dumurun bir daha hiçbir sinema filminde beni bu kadar şaşırtamayacağından habersiz, bu büyük olaya tanık olanlardandım.

Herşey eskiden, çok çok uzak bir galakside olup bitmişti aslında ama bunu tekrar tekrar izlemek ve yaşamak hala büyük bir olaydı. Ve hep de öyle olacak..

3 yorum:

Adsız dedi ki...

allah razı olsun uyumsuz, mutlu oldum bunu okuyunca sabah sabah (öğlene yakın iyi peki).

benzer şeylerden geçmişiz, pazar akşamı benzer sevinci paylaşacağız :)

Feride Nizamettin dedi ki...

Benim çocukluğumda Uzay Yolu vardı ağzımın suyunu akıta akıta izlediğim.

Herkes konuşuyo hakkında diye izleyim bari dedim şu Sıtar Vors'u. Hiç bi anlamı olmayan klasik bir uzay filmi, iyiler, kötüler son derece sıradan geldi.

Herhalde bunu da ilk yayınladığı zaman seyretmek lazımmış uykusuz kaldığıma yandım.

Uyumsuz dedi ki...

Ama senin izlediğim 2000 yılı yapımı Episode 1. Bizim çocukken izlediklerimizden çok farklı o seri.