27 Ocak 2010 Çarşamba

Yasal Uyarı


Buradan sürekli söylenen ve saydıran bir kişilik olsam da asla şikayet eden biri değilimdir ben aslında. Bununla birlikte şikayet edenlere karşı yıkıcı hislerim vardır.Çünkü ben çene kuvvetine değil gerçek eyleme inanırım.

Elbette herkesin memnuniyetsizlik hakkı vardır ama buna karşı durmak da şarttır. Duramıyor musun ? O zaman arayışa girmek bile bir çözümdür, yeter ki mızmızlanma şu hayatta !

Bir de keyfime karışılması beni asabileştirir. Ağız tadım çoğunlukla ekşi tatlar üzerine kuruldur diyebilirim. Denizden çıkan her canlıyı, soğuk yenen zeytinyağlı yemeklerin tümünü, yoğurt çorbası hariç çorbaların hepsini ki yoğurt çorbasını da zaten ekşimiş yoğurttan yapılınca severim, çayları, kolayı bol limonla tüketirim.

Önüme berbat tadı olan bir yemek konulduğunda da işte burada şikayet etmek yerine durumu limonla kurtarmaya çalışırım.

Bu durumda yemeğime sıktığım limon birilerinin gözüne kaçmıyorsa kimsenin neyi neyle yediğim hakkında fikir üretmeye de hakkı yoktur.

Küçük Prens’teki Kral’ın dediği gibi en zoru insanın kendini yargılamasıdır. Eğer kendini yargılamayı başarabilirsen, o zaman gerçek bilgeliğe ulaşmışsın demektir.

Gerçek bilgelik peşinde değilim, henüz.

Bu anlattığımın şikayet-çözüm-eleştiri eşkenarlarından oluşan bir şeytan üçgeni olduğunu varsayarsak…

Girdaba kapılmamak için daha çok kulaç atmak lazım diyebilirim.

Yani sonuç gene başa bağlandı.. Çaba göstermezsen eğer, beni her an delirtebilirsin !

5 yorum:

Serhad dedi ki...

"Sen salatayı böyle mi yiyorsuun?"
"Ben hayatta pilava karabiber dökmem"
"Kokoreç iğrenç ya, nasıl yiyorsun?"

Gibi cümleler ile çok karşılaşmışımdır.Bu laflar tabi ki maske, bunun altında yatan anlamı hep merak ettim çünkü kesinlikle öylesine söylenen bir cümle bu kadar sık tekrar edilmez. Sonuçta kimsenin elini kolunu bağlayıp onlara bunları zorla yaptırmışlığım yok ki bu cümleleri sıklıkla duyayım.

Bunun dışında, bu blog size ait olduğuna göre sizin uyarınızı da dikkate almak gerekir diye düşünüyorum.

Elinize sağlık

Feride Nizamettin dedi ki...

bu postun bir öznesi var mı acaba diye merak ettim nedense, seni bir Rus mu kızdırdı:)))

Uyumsuz dedi ki...

Serhat, bana kalırsa bu halk olarak kendi işimize gücümüze bakmak yerine elalemin ne yaptığına daha fazla ilgi gösterme huyumuzdan kaynaklanıyor. " Elalem sonra ne der" paranoyasının sadece bizim ülkemize has olmasının temel çıkış noktası da bu yüzden zaten.

Pisicim, yok Ruslar bu konuda altn madalyayı hak ediyor hatta. Öznesi var tabi ama Türk :)

Teecetveli dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Serhad dedi ki...

Düşündüm de belki bunlar da söylenmiştir zamanında:

"Yahu Hezarfen Ahmet sende hiç kafa yokmu? Uçulur mu bu kanatlarla?"

"Graham bırak şimdi bu uyduruk şeyleri, mektup yazmaya üşeniyorsun da bahane arıyorsun."

"Americo abi burası yeni bir kıta olsa bile kim gelip gidecek allasen? Biz yolumuza devam edelim, çekilmez bu yol..."

"Neymiş efendim Mehmet İstanbulu fethedecekmiş, peh! O surlardan bir adım geçemez be. Adamlar zincir çekmiş halice zincirr!"


Siz Türk diyorsunuz da bence bu karakter yapısı hem unisex hem international..

Aklıma gelmişken bu derdi saza döken Aşık Veysel'e söz vermek isterim:

Kim okurdu, kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun, kurt ile gezerdi
Fikir başka başka olmasa

..