13 Temmuz 2010 Salı

Hizmet sektörü kölesi

Para kazanma alışkanlığımız para harcama alışkanlığımızdan çok sonra geldiği için sanırım bazı gerçekleri görmekte geç kalıyoruz.

Parayı kolay elde etmek, zamanla zor sürece girince miktardan bağımsız olarak paranın gözümüzdeki değerinin arttırıyor. O yüzden sanırım benim de para kazanan insanlara karşı bakış açım çalışma hayatıyla birlikte bir hayli değişti.

Özellikle hizmet sektörü çalışanlarına...

Zira, benim gözümde dünyanın tek tutarsız ve dolayısıyla en zor yaratığı olan insanı memnun etmek için çalışan ağır yük işçileri hepsi de.


Öğrenciyken bahşiş denen şey sadece sinemada yer göstericilere verilmesi zorunlu bir alışkanlıktı benim için. O da salonun karanlığından istifade edip adamların eline yükte ağır ama pahada ucuz bozuklukları sıkıştırıp sıvışmak anlamına geliyordu.


Oysa bugün hizmet aldığım her insana karşı müthiş bir çekince duyuyorum. Restoranlarda garsonları tatmin edecek bahşiş bırakmazsam içeri girerken gösterdikleri güler yüzü beni uğurlarken göstermeyecekleri paranoyasına sahibim. Benzincideki adam, arabanın camlarını sildikten sonra ona bahşiş vermezsem arkamdan beddua eder ve yolda kesin başıma bir şey gelir batıl inancıyla doluyum. Eve verdiğim yemek siparişini getiren motokuryeye para üstünü iade etmezsem de kesin yemeklerden zehirleneceğim inancı sabittir.

Tabi bu işin abartılı tanımı. Ama bahşiş denen o üç beş kuruşa bakış açım kesindir. Üstelik yalnızca bahşişle de kalsa iyi.

Sürekli seyahetlerimin olduğu dönemde kaldığım otellerde görmüştüm ki özellikle temizlik görevlileri sizi gördüklerinde mutlaka gülümseyerek selamlıyorlar. Biliyorum, bu otellerin çalışanlar için koyduğu bir kural. Ama bence biz misafirler için de otelin bize vermek istediği bir mesaj. O yüzden de
süper dağınık bir insan olmama karşın kaldığım her otel odasını temiz bırakmaya özen göstermişimdir. Asla çöpleri ya da havluları yere atmamak, yorganı ve yatağı daha düzgün bırakmak ve hatta " Odanızı ... temizledi" şeklinde not varsa altına da teşekkürler diye yazarak otelden ayrılmak bir nevi hobi oldu bende.

Çünkü bana göre yüzyüze baktığınız ve hizmet aldığınız insanların hakkınızda kötü düşünmesinden daha kötüsü, sizi hiç görmemiş ama sizin için temizlik yapmış görevlilerin arkanızdan saydırmasıdır.

Arabanızı yıkamaya bıraktığınız yerde hiç oturup beklediniz mi ? Arabaları yıkayarak para kazanan o insanların bile arabaların kirlilik derecelerine göre araba sahiplerinin arkasından " Adam amma da pisletmiş arabayı ya.." diye söylendikleri bir dünyada yaşıyoruz.

Belki de ben abartıyorumdur ama etrafımızı saran bu hizmet sektörü ağının çoğu görünmez çalışanlarına birer kahraman gözüyle bakmazsam ,günümün gene de iyi geçeceğine kimse beni inandıramaz. Hatta belki de daha mutlu bir dünya için hepinizin benim gibi düşünmesi gerekir, kimbilir :)

8 yorum:

Adsız dedi ki...

ben de aynen böyle düşünen ve davrananlardanım. seni bu kadar sevmem tesadüf değil işte bak :)

Cüzzamlı Melek dedi ki...

valla bebeğim benim bahşiş politikam, tamamen o elemanın bana gösterdiği ilgi, alakaya bağlı. suratsız, iğneleyici bi tipse, misal bi ton yemek sipariş edip diet kola istediğimde cins cins bakıyosa, babayı alır. çünkü ben içinde şeker tolan hiçbi içecek içemem gerizekalı. yoksa yemişim kiloyu, kaloriyi...

heh ne diyoduk, bahşiş politikam budur. yoksa kılım kıpırdamaz :DDD

Cüzzamlı Melek dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Uyumsuz dedi ki...

hehe neden be, şekere alerjin mi var ? Tatlı da mı yemiyorsun :)

Cüzzamlı Melek dedi ki...

tatlıyı hamuduyla götürüyorum da şekerli içecek tüketemiyorum. içim bayılıyo bebişim...

Karakalem dedi ki...

Bu yazı Mustafa Hakkında Herşey adlı filimdeki bir dialogu hatırlattı..

Hizmet sektöründe çalışmayan kimse yokki, onları bir sınıfa sokup kenardan bakalım. Patronlar bile bir şkeilde kurdukları düzene hizmet etmek zorundalar.
Bence bir masayı toparlayan komiyle, Banka genel müdürünün prgoramını toparlayan asistan arasında zerre fark yok.

Uyumsuz dedi ki...

Karakalem, haklısın hepimiz hizmet sekörünün birer parçasıyız. Benim aslında burada kastettiğim kitle, doğrudan insanlara iş yapan kitle. Bir de iş olarak ağır ama getiri olarak az kazananlar tabi.

Karakalem dedi ki...

Aslında hizmet sektörünün bahsettiğiniz kısmı fiziksel yıpranmaya neden oluyor daha çok, ama üst düzey hizmet sektöründekilerin beyin erozyonu bence daha tehlikeli.