"2 sene önce tam da bu zamanlarda Uyumsuz'un blogu ile tanıştım. O da ben de bu alemde yeniydik. Acımayan harcayan yazılarından ve ifade dilinden uzunnnn bir süre harbi bir abimiz olduğunu zannettim. Kendisi de sağolsun zahmet edip hayır efendim ben kadınım demedi. Blog yazılarını okudukça daha çok sevdim kendisini, kedi sevdiğini öğrenince daha da sevdim. Bir de geçen sene illederomanı kurup kendisi ile tanıştıktan sonra gönül defterimin en müstesna sahifelerinden birisine geldi kuruldu. Dobradır, sözünü sakınmaz ama hemen her dediği de doğrudur. İyi ki doğdun kedikuyruğu:))))) Blog yazısı istediğin için nev-i şahsına münhasır kişiliğinden ayrıca bahsetmiyorum..O başka bir yazı konusu güzel gözlü kız."
-----------------------------------------------------------------------------------------------
"tembel bir blogger'ım - seyrek yazıp daha da seyrek okuyabiliyorum ne olup ne bittiğini... ama blog dehlizlerinde geçirdiğim mesaimin yarısından fazlasını düzenli olarak takip edebildiğim bloglara ayırıyor, bunun da 1/4'ünü mutlaka - şahsi kanaatimce - en bir sivri dilli gördüğüm bu sayfada geçiriyorum. merakla başladı her şey, şimdi ise bulayım bir iğne deliği de oradan ben de çemkireyim azıcık diye satır satır okuyorum.ya ne diyeyim ki sana? bayılıyorum! özeniyorum işte yav bal gibi! yaz sürekli, güldür ve korkut (!) beni he mi? çekinelim biz senin diline düşmekten tüm blog alemi olarak. çemkirelim sağa sola böyle hep aynı köşeden!her şeyi bildiğini iddia etmeden her şey hakkında sözlerini sıraladığın, acımadan harcayacağın nice blog-yılların olsun be uyumsuz kişisi!! :) internet durdukça ben de takibindeyim! yani korkmuyorum senden - senden korkan senin gibi olsun he mi? :))"
------------------------------------------------------------------------------------------------
"uyumsuz'un blogunun doğum günü ama ben onu 'uyumsuz' kod adlı
kılıçbalığı olmadığı zamanlarda, pelin haliyle tanıdım. iş icabıtanıştık. daha doğrusu benim çalıştığım şirket, onun çalıştığı şirketehizmet veriyordu. bilin bakalım o hizmet ekibinde kim vardı? bravo,bildiniz. iş ortamında insanı tanımak zor oluyor biraz. hepimiz az yada çok maskelenip çıkıyoruz arenaya. o yüzden şimdi, yani ben iştenayrıldıktan sonra hâlâ pelin'le görüşüyor olmamız bana daha güzelgeliyor ne yalan söyleyeyim. bu hatunla bir iş seyahati maceramız bilevar. efenim, sanırım yıl 2007 (öyle miydi yav?). bu hanfendüyle,turistik gezi için aklınıza gelmemesi muhtemel bir ülkeye gideceğiztoplantıya. ben ilk defa yurtdışına çıkıyorum. üstelik o ülkeyi görmekiçin de pek hevesliyim. havaalanına geldik. uçağa binmeye 2 saat filanvar sanırım. pasaport kontrolünden geçtik. bekleyeceğiz mecburen. bentam oturacak bir yer bakınırken, bu hatun 'benim işim var, takıl sen,görüşürüz,' dedi, gitti. bakakaldım önce. hemen arkasından içimden,'aha, papazı bulduk, bu yol bitmez artık,' diye geçirdim. bunu pelinde şimdi öğreniyor:) ama öyle olmadı. papazı filan ne gördük nebulduk. aslına bakarsanız, tam da istediğim gibi, çok vıdı vıdıyapmadan, hafif hoşbeşlerle, kimse kimseyi sıkmadan güzelce gittikgeldik. sonra ben işten ayrıldım. ayrılırken haberleşmek üzereanlaştık. ve sözümüzü tuttuk. bir blog açtım. hemen geldi ziyarete.onu kapattım, yenisini açtım, yine buluştuk. benim bu gelgitlerimarasında 'acımam harcarım' doğdu. ve bende olmayan istikrarı gösterdi.hâlâ aynı blogla devam ediyor uyumsuz kişisi. statükocu, nolcek :-Pbence en önemlisi şu: uyumsuz, bu blog yazarlığı işini ne birsaplantıya dönüştürdü ne de ihmal etti. hepimizin yapabildiği bir şeydeğil bu. her gün yazmadı. ama çooooook uzuuuuun aralar da vermedi.beğenilme kaygısı gütmedi (ya da bize öyle yutturdu, bilmiyorum:))canının istediği gibi yazdı. ve neler neler yazdı. yani gerçekten dekenya'nın başkenti, tembelin fırçası, vıdı vıdı vıdı.şimdi bakıyorum, ruhumun kızkardeşi, çatalkaram windy'yle ve beni birkez olsun göremediği için varlığımdan şüphe duymaya başlayıpkutsallaştırarak adıma mum yakmayı planlayan bir başka süper şahsiyetpisikopati'yle her ay buluşuyorlar. arada kaçamaklar da yapıyorlargizli gizli. çok mutlu oluyorum yahu.özetle, ben bu blogu okuyorum kardeşim. her yazıyı aynı keyifleokumuyorum. çünkü bazıları bana hitap etmiyor. çünkü ben benim, o dao. hah işte, olay bu. o da o! çok fazla yorum da yazmıyorum. zaten heryoruma da cevap yazmıyor (gıcık). uyuzlanacak bir tek bunu bulabildimpelincim. hadi bakalım, klavyene kuvvet:) öperim."
kılıçbalığı olmadığı zamanlarda, pelin haliyle tanıdım. iş icabıtanıştık. daha doğrusu benim çalıştığım şirket, onun çalıştığı şirketehizmet veriyordu. bilin bakalım o hizmet ekibinde kim vardı? bravo,bildiniz. iş ortamında insanı tanımak zor oluyor biraz. hepimiz az yada çok maskelenip çıkıyoruz arenaya. o yüzden şimdi, yani ben iştenayrıldıktan sonra hâlâ pelin'le görüşüyor olmamız bana daha güzelgeliyor ne yalan söyleyeyim. bu hatunla bir iş seyahati maceramız bilevar. efenim, sanırım yıl 2007 (öyle miydi yav?). bu hanfendüyle,turistik gezi için aklınıza gelmemesi muhtemel bir ülkeye gideceğiztoplantıya. ben ilk defa yurtdışına çıkıyorum. üstelik o ülkeyi görmekiçin de pek hevesliyim. havaalanına geldik. uçağa binmeye 2 saat filanvar sanırım. pasaport kontrolünden geçtik. bekleyeceğiz mecburen. bentam oturacak bir yer bakınırken, bu hatun 'benim işim var, takıl sen,görüşürüz,' dedi, gitti. bakakaldım önce. hemen arkasından içimden,'aha, papazı bulduk, bu yol bitmez artık,' diye geçirdim. bunu pelinde şimdi öğreniyor:) ama öyle olmadı. papazı filan ne gördük nebulduk. aslına bakarsanız, tam da istediğim gibi, çok vıdı vıdıyapmadan, hafif hoşbeşlerle, kimse kimseyi sıkmadan güzelce gittikgeldik. sonra ben işten ayrıldım. ayrılırken haberleşmek üzereanlaştık. ve sözümüzü tuttuk. bir blog açtım. hemen geldi ziyarete.onu kapattım, yenisini açtım, yine buluştuk. benim bu gelgitlerimarasında 'acımam harcarım' doğdu. ve bende olmayan istikrarı gösterdi.hâlâ aynı blogla devam ediyor uyumsuz kişisi. statükocu, nolcek :-Pbence en önemlisi şu: uyumsuz, bu blog yazarlığı işini ne birsaplantıya dönüştürdü ne de ihmal etti. hepimizin yapabildiği bir şeydeğil bu. her gün yazmadı. ama çooooook uzuuuuun aralar da vermedi.beğenilme kaygısı gütmedi (ya da bize öyle yutturdu, bilmiyorum:))canının istediği gibi yazdı. ve neler neler yazdı. yani gerçekten dekenya'nın başkenti, tembelin fırçası, vıdı vıdı vıdı.şimdi bakıyorum, ruhumun kızkardeşi, çatalkaram windy'yle ve beni birkez olsun göremediği için varlığımdan şüphe duymaya başlayıpkutsallaştırarak adıma mum yakmayı planlayan bir başka süper şahsiyetpisikopati'yle her ay buluşuyorlar. arada kaçamaklar da yapıyorlargizli gizli. çok mutlu oluyorum yahu.özetle, ben bu blogu okuyorum kardeşim. her yazıyı aynı keyifleokumuyorum. çünkü bazıları bana hitap etmiyor. çünkü ben benim, o dao. hah işte, olay bu. o da o! çok fazla yorum da yazmıyorum. zaten heryoruma da cevap yazmıyor (gıcık). uyuzlanacak bir tek bunu bulabildimpelincim. hadi bakalım, klavyene kuvvet:) öperim."
-------------------------------------------------------------------------------------------------
"Bu aralar deliler gibi sardığım Tomris Uyar kitaplarının ilki, Bir Uyumsuzun Notlarıydı.Hayatı sorgulayan, karşı çıkan, ama özünde hep sevgi duran tarzı ile beni kendine hayran bırakan bu yazarın kitabının adı aynı zamanda friendfeed sayesinde tanıdığım bir başka Uyumsuz'u çağrıştırdı bana.Hatta kitapla ilgili bir şeyler yazarken aklıma yine benim Uyumsuz gelmişti.Pelin'i, yazılarından, bir kaç friendfeed şakalaşmasından tanımakla beraber, biliyorum ki en yakınımdakilerle ortak değerlere sahip birisi.Saygı, durmaksızın sorgulama ve düşünme, eğlence, hayatı olduğu gibi kabul etmeyip, iyileştirme arzusu...Belki yanılıyorumdur ama nedense yanılmadığımı seziyorum.Yazılarını okurken, "ya evet ya, aha yalansa yalan de, evet ya, ama neden?" gibi sesler çıkıyor kafamın içinden. Bunun ötesinde bir şey demeye bence hiç gerek yok. Kafasının içini görüyorum ve gördüğüm şeyi de çok seviyorum.Sadece bir yazısında bunu yaşayamadım: Sigara ile ilgili olan. Neyse bırakmaya çalışıyorum zaten, üzerime gelmeyin!Bak kala kala, en çok bu yazı kaldı aklımda iyi mi?Kafanın içi ne kadar güzel olursa olsun, kendini ifade edebilmek de bir yetenektir.Kafasını kağıda, ekrana, samimi, içten ve çok doğal aktarması da yazıyı okumanın tuzu, biberi, hatta çok sevdiğim pul biberi oluyor.Uyumsuzum, sen yazdıkça ben okumaya devam ediyorum!Daha uzuun senelere...
------------------------------------------------------------------------------------------------
"blogspota taşınmam pekçok yönden hayırlara vesile olmuş bi olaydır. öncelikle blogcu denen ömür törpüsünden kurtuldum ki sadece bu bile her sene havai fişek çatlatarak kutlanması gereken bi nevi bayram benim için. bu satırları çiziktirme sebebim olan uyumsuz hanım ise blogspotun sayısız nimetlerinden biridir. kendisini yaklaşık 1 sene önce, muhtemelen evi terk ettiğim ve koca zararlısını hayatımdan çıkardığım dönemlerde keşfettim. sanırım 2 gün falan sürdü tüm arşivini okuyup onu takibe almam. hani bunca zamandır okuyorum, alıştım mı, hayır! her yeni yazısıyla beni hayretlere gark eden bu deli kadını seviyor muyum, çooook :)
uyumsuz pamuk şeker gibidir, ama daha ziyade çomak kısmı. hani bi keyifle yemeye başlarsın, pembeyse her yerin bulaşık bulaşık olur ama mutlusundur. tam bi lezzet taarruzu daha için hareketlenirsin ki, elinde boş kalan çubuğa takılır gözün. işte uyumsuz önce bi güzel anlatır anlatır, heyecanlandırır... sonra kalan çomağı okuyanın gözüne hiç acımadan haaaart diye sokuverir. sen burada yazdıklarımdan daha iyi değilsin, aynı bokun belki lacivertisin demekten çekinmez. boyu küçüle küçüle 1.50'ye düşmüş, yakın gözlüklerinin üstünden bakıp çemkiren nineler gibi köşesinden verir veriştirir. onu takip ediyorsan canının yanmasına katlanacaksın arkadaş, beleşe zevk sefa lale devrinde kaldı.
biliyorum ki bigün başımı belaya sokacak. çoğu yazısıyla gazlanan bu baykuş, allah allah nidalarıyla meclise ya da bi futbol stadındaki holiganlar topluluğuna saldırıp kafayı gözü yardıracak, belki 62. dalga çerçevesinde paşalara koğuş arkadaşı olacak. gel gör ki bırakamıyorum, hatta biraz sessiz kalsa merak ediyorum neden yazmadığını. çok şükür verilmiş sözü var, tutuklanırsam avukat masrafımı karşılayacakmış. gerçi domuz gribi memleketimizi kasıp kavururken geliştirdiğimiz rüstem'in eşek kızları projesi ve donkeygirl malikanesi hayallerimiz bizi metris'e attırmadıysa daha da bi şey olmaz ama yine de kendimi çok güvende hissetmiyorum. yok yok, ben yandım siz kaçın. hiç bulaşmayın bu uyumsuz illetine, alışmayın. eviniz barkınız var, çoluk çocuk aç bilaç ekmek bekler. de hadi gidin yolunuza, daha ne okuyorsunuz be!"
uyumsuz pamuk şeker gibidir, ama daha ziyade çomak kısmı. hani bi keyifle yemeye başlarsın, pembeyse her yerin bulaşık bulaşık olur ama mutlusundur. tam bi lezzet taarruzu daha için hareketlenirsin ki, elinde boş kalan çubuğa takılır gözün. işte uyumsuz önce bi güzel anlatır anlatır, heyecanlandırır... sonra kalan çomağı okuyanın gözüne hiç acımadan haaaart diye sokuverir. sen burada yazdıklarımdan daha iyi değilsin, aynı bokun belki lacivertisin demekten çekinmez. boyu küçüle küçüle 1.50'ye düşmüş, yakın gözlüklerinin üstünden bakıp çemkiren nineler gibi köşesinden verir veriştirir. onu takip ediyorsan canının yanmasına katlanacaksın arkadaş, beleşe zevk sefa lale devrinde kaldı.
biliyorum ki bigün başımı belaya sokacak. çoğu yazısıyla gazlanan bu baykuş, allah allah nidalarıyla meclise ya da bi futbol stadındaki holiganlar topluluğuna saldırıp kafayı gözü yardıracak, belki 62. dalga çerçevesinde paşalara koğuş arkadaşı olacak. gel gör ki bırakamıyorum, hatta biraz sessiz kalsa merak ediyorum neden yazmadığını. çok şükür verilmiş sözü var, tutuklanırsam avukat masrafımı karşılayacakmış. gerçi domuz gribi memleketimizi kasıp kavururken geliştirdiğimiz rüstem'in eşek kızları projesi ve donkeygirl malikanesi hayallerimiz bizi metris'e attırmadıysa daha da bi şey olmaz ama yine de kendimi çok güvende hissetmiyorum. yok yok, ben yandım siz kaçın. hiç bulaşmayın bu uyumsuz illetine, alışmayın. eviniz barkınız var, çoluk çocuk aç bilaç ekmek bekler. de hadi gidin yolunuza, daha ne okuyorsunuz be!"
-----------------------------------------------------------------------------------------------
Attila"
(Ben bu zombiler yiyesiceden bıktım o benden bıkmadı. Mimlemeleri yetmemiş gibi bir de bloğu için methiye düzmemi istedi. İşi gücü bıraktım hatunun sipariş yazılarını yazıyorum. Sonra neden kendi bloğumu ihmal ediyormuşum. Zaman mı bırakıyorsun? Neyse başlayalım bakalım.)Hey gidi hey. Zombiler yiyesicenin bloğu kedikuyrugu.blogspot.com iki yaşında oluyormuş. Üstelik bu yeni yaşına da sitesinin yeni tasarımı ile giriyor. (Ne tasarım ya bloğun adı acımam harcarım ama renkler pembeler, maviler... aşk çocuğu veya dünyayı seven kadın olsa ne renkler yapacaktı merak ettim. Komşusunun bulaşık suyunu pembeli zemin üzerinde anlatınca komşu daha mı acımadan harcanıyor sanki? Hoş bloğun adını daha önce de eleştirmiştim. Acımam harcarım diye yazılan bir bloğun bu kadar acımalı ve kibar olmasından dolayı! Neyse kapatayım bu parantezi.)Acımam! Harcarım!'ın en sevdiğim tarafı pek çok konuda dikkat çekici olduğu kadar bilgilendirici de olması. Müzik başta olmak üzere pek çok konuda genel kültürümüze katkıda bulunması bence bu bloğu diğerlerinden ayıran bir özellik. (Tamam öyle de bu arada bu kadın da herşeyi bilen kadın mı ne? Bruce Springsteen'in şarkılarının gizli anlamlarından tut da, Galapagos kaplumbağalarının cinsel hayatlarına kadar her konuyu yazabilir mi yahu bir insan? Yazar... Yazdı... Yazıyor... Yazacak... Yazsın...)Ben espri yaparım. Pek çok insan yapar. Espri yetenek midir? Eh. Ama asıl yetenek bence nedir biliyor musunuz? Iyi bir karikatüristi, iyi bir karikatürist yapan nedir? Senelerce hergün, her istediğinde iyi bir karikatür üretebilmek. İşte o yetenektir. Herkes blog yazabilir. Ama iki sene boyunca üretebilmek, yazabilmek ve bunu pek çok kişiye beğendirmek işte bu yetenektir. (Hatta bir yazısı bir gazeteye mi, internet sitesine mi ne bile çıktı. Hatırlıyorum, duyurmak, böbürlenmek için herkese mail atmıştı. Benim Yünanistan'daki arkadaşım bile "Türkiye'den boyle bir spam geldi ne diyor bu?" diye sormuştu.)Acımam! Harcarım!'ın bir başka özelliği ise blogları ve blogcuları kaynaştıran bir ortak nokta olması. Normal şartlar altında benim yazdıklarımı farketmeyecek bir yığın insan beni onun takip etmesi sayesinde buldu ve okudu. Aynı şekilde ben de pek çok insanın yazılarını onun sayesinde takip etmeye başladım. Çok da iyi oldu. (Bunlardan bir kısmı hatta hızlarını alamadılar bir araya da gelmeye başladılar. Herşeyibilenkadın feat. Kedisevenhatunlar live @ Cafe Crown! :))) Bir de onun bu sosyalliği yüzünden başıma gelmeyen kalmadı. Ne yapsam bir dedikodu, bir aşk hikayesi, bir sansasyon... Yazdığı bir yazıyı eleştireyim dememe kalmadı bir yığın takipçisinin gözünde Tuna Kiremitçi oldum. Blog dünyası celebritileriyle muhabbetin kendince zorluğu. Yine olmadı! Bu parantezi de kapat!)Kısacası eline sağlık Uyumsuz. Daha nice senelere Acımam! Harcarım!
(Ben bu zombiler yiyesiceden bıktım o benden bıkmadı. Mimlemeleri yetmemiş gibi bir de bloğu için methiye düzmemi istedi. İşi gücü bıraktım hatunun sipariş yazılarını yazıyorum. Sonra neden kendi bloğumu ihmal ediyormuşum. Zaman mı bırakıyorsun? Neyse başlayalım bakalım.)Hey gidi hey. Zombiler yiyesicenin bloğu kedikuyrugu.blogspot.com iki yaşında oluyormuş. Üstelik bu yeni yaşına da sitesinin yeni tasarımı ile giriyor. (Ne tasarım ya bloğun adı acımam harcarım ama renkler pembeler, maviler... aşk çocuğu veya dünyayı seven kadın olsa ne renkler yapacaktı merak ettim. Komşusunun bulaşık suyunu pembeli zemin üzerinde anlatınca komşu daha mı acımadan harcanıyor sanki? Hoş bloğun adını daha önce de eleştirmiştim. Acımam harcarım diye yazılan bir bloğun bu kadar acımalı ve kibar olmasından dolayı! Neyse kapatayım bu parantezi.)Acımam! Harcarım!'ın en sevdiğim tarafı pek çok konuda dikkat çekici olduğu kadar bilgilendirici de olması. Müzik başta olmak üzere pek çok konuda genel kültürümüze katkıda bulunması bence bu bloğu diğerlerinden ayıran bir özellik. (Tamam öyle de bu arada bu kadın da herşeyi bilen kadın mı ne? Bruce Springsteen'in şarkılarının gizli anlamlarından tut da, Galapagos kaplumbağalarının cinsel hayatlarına kadar her konuyu yazabilir mi yahu bir insan? Yazar... Yazdı... Yazıyor... Yazacak... Yazsın...)Ben espri yaparım. Pek çok insan yapar. Espri yetenek midir? Eh. Ama asıl yetenek bence nedir biliyor musunuz? Iyi bir karikatüristi, iyi bir karikatürist yapan nedir? Senelerce hergün, her istediğinde iyi bir karikatür üretebilmek. İşte o yetenektir. Herkes blog yazabilir. Ama iki sene boyunca üretebilmek, yazabilmek ve bunu pek çok kişiye beğendirmek işte bu yetenektir. (Hatta bir yazısı bir gazeteye mi, internet sitesine mi ne bile çıktı. Hatırlıyorum, duyurmak, böbürlenmek için herkese mail atmıştı. Benim Yünanistan'daki arkadaşım bile "Türkiye'den boyle bir spam geldi ne diyor bu?" diye sormuştu.)Acımam! Harcarım!'ın bir başka özelliği ise blogları ve blogcuları kaynaştıran bir ortak nokta olması. Normal şartlar altında benim yazdıklarımı farketmeyecek bir yığın insan beni onun takip etmesi sayesinde buldu ve okudu. Aynı şekilde ben de pek çok insanın yazılarını onun sayesinde takip etmeye başladım. Çok da iyi oldu. (Bunlardan bir kısmı hatta hızlarını alamadılar bir araya da gelmeye başladılar. Herşeyibilenkadın feat. Kedisevenhatunlar live @ Cafe Crown! :))) Bir de onun bu sosyalliği yüzünden başıma gelmeyen kalmadı. Ne yapsam bir dedikodu, bir aşk hikayesi, bir sansasyon... Yazdığı bir yazıyı eleştireyim dememe kalmadı bir yığın takipçisinin gözünde Tuna Kiremitçi oldum. Blog dünyası celebritileriyle muhabbetin kendince zorluğu. Yine olmadı! Bu parantezi de kapat!)Kısacası eline sağlık Uyumsuz. Daha nice senelere Acımam! Harcarım!
20 yorum:
Sevgili Pisiko, blog alemine bu kadar cesur dalıp kimlik bunalımı geçirmiş olduğumu itiraf ediyorum evet. Nedense yazılarımı cinsiyetsiz bir kimlikle yazmak böylece sadece insan olarak tepkimi ifade edebilmek daha doğru geldi bana. Ama cinsiyetsizlik bile insanı erkek yapıyormuş bunu senin yaklaşımında görmüş oldum ve çok geçmeden de özüme döndüm, sağol varol ve çok yaşa e mi :)
vay be iki sene ha. nice senelere
Sevgili WIRI, senin blogunu takibe başladığım sıralarda aslında sen son sürat yazan ve acımadan harcayan başka bir türdün :) Ama biliyorum İlle de Roman ve fanzine artık daha çok zamanını alıyor ve Jet City Woman'ın kent maceralarını ve sinir yaratan konulara saydırmalarını biraz daha az aralıklara yayıyorsun. Ama olsun, en son benim doğum günümü kutlamıştın, ben de öyle yüzsüzüm ki yetmedi, sayfamın da doğum gününü kutla diye yakana yapıştım :) İyi ki varsın yıkılmayan kadınım :))
Sevgili JoA, benim işteki halimle buradaki halimi karşılaştırdığında gene az demişsin. Eminim soğuk nevalenin tekiyimdir de sen hadi annelik güdülerinle daha yumuşak bakmışsındır bana. İçinden de hele sen de bir benim geçtiğim yollardan geç göreceğiz cadı seni de diye eklemeyi de ihmal etmemişsindir eminim :) Kapitalist düzenin üzerimize yıktığı rollere lanet olsun diyim ne diim başka bilemedim :)
kızım kadın olmak utanılacak bişey mi alla alla..:)cinsiyetini gizlemeden de gayet güzel harcıyorsun herkesi ve herşeyi durmak yok yola devam:))
pek de bi megaloman mı olmuş bu post ne:)
Sevgili Aslı, aslında iyi ki seni Friendfeed'te tanışım. Blog sayfandaki o olgun havan kendimi sana anlattığın kadar iyi ifade edebilmeme muhtemelen engel olacaktı :) .Sonra dedim ki Aslı " Belki de sen Tarkan'ın kuzenisindir" gibi bir şakayı bile kaldırabildiğine benim yazılarımın ardındaki insanı az biraz çözmüş olmalı, hadi ona daha da yanaşayım en iyisi :) Güzel yazın için çok teşekkür ederim, senin tarafından okunduğumu bilmek bile böylesine bir sayfayı hala ayakta tutmak için önemli bir neden.
Sevgili Gevezem Baykuşum. Evet, doğru hatırlıyorsun, herkesin yaz neşesi içinde kendini kaybettiği bir dönemde senin tüm hayatını etkileyen bir süreçteki güçlü ve savaşan hallerini okumakla başladım seni tanımaya. Yazlıkta her gece yatmadan önce cep telefonumdan sayfana bağlanıp o günün sana getirdiklerini okurken içimden " Aslanımsın kızım be, bastır !" diye gurur duyuyordum seninle. Hiçbirimiz o günlerde ne hissettin tam olarak neler oldu bilemeyiz aslında ama sen öyle içten ve bir o kadar da öylesine komik aktarıyordun ki olan biteni, bağımlılık yarattın ben de. Şimdi güzel günler geliyor, sen geliyorsun buralara. Bu yaz çok güzel olacak gör bak Baykuş :)
Sevgili Attila, hayatımda acımadan harcayan en cesur kişilik olduğun için itiraf ediyorum buradaki idolüm sensin. Seninle birlikte, ve çoğu yanyana geçen 9 yılda senden az birşey kapmışımdır diye düşünüyorum. Gerçi hala eline su dökemem o ayrı ama gene de rol modelimsin, takdir ettiğim karaktersin, saygım sonsuz :)
Sağol İrfan :)
Pisiko, postu ben yazmadım ki nesi megalomanca olsun ehhe :P
hadi leynnnn...
13.kabile burası dünyanın neresi..
10 gündür kafamızın etini yiyorsun mültefit bi yazı yazın bloguma koyucam diye..söyletme beni..!!!!
Kızım sussanaaaaa :) ehu ehu
Espriyi kaldırmayı bir yana bırak, unutmuşum bile :)
Sigarayı bıraktım bu arada, senin yazıyı şööyle başka bir gözle yeniden okuyayım da havam yerine gelsin :)
Valla ben de bir süre yazarın erkek olduğunu sanmıştım:) Acımadan harcayacağın daha uzun yıllar dilerim Uyunsuz:)
Sevgili Aslı, sigara yazısından önce çok düşündüm ama daha fazla patlama yaşamadan dökeyim kurtulayım demiştim. Evdeki büyüklerin baca misali sigara tüttürdüğü bir evde büyümüş olmanın verdiği asabiyet bendeki. Sigarayı bıraktığın için mutlu oldum, umarım bir daha hiç aramazsın o şeyi.
Başakcım, hürmetler :)
ah, ona ben de lanet edeyim. dün yorum yazamadım o pis düzenin yüzünden:)
yahu, sen de geç o yollardan görürüz filan demedim. işyerinde soğuk olduğun doğru. ama öyle olmanın faydalarını senden çok daha geç öğrendim ben:) yani ki benden ileridesiniz hanfendüüü. ama iyi hatırlattın bak, çocuk ne zaman :-P
ben seni, yani yazılarını, yani dünya görüşünü ve ifade tarzını çok ama çok seviyorum. sen yazmaya devam et, biz bayılmaya devam edelim. çoook uzun yıllar...
:))
cuzzamim melegim, ben de senin tarzina hayranim, zira dan dun hic kendini sikmadan, bozmadan budur diye fikrini ortaya koymana hastayim :)
Ben bu bloğu neden takip ediyorum diye düşündüm yazılanları kuyunca ve kendimce sebepleri şu şekilde belirledim:
1)Bildiğiniz şeyler üzerinde fikir belirtiyorsunuz. Bir yazıda en önem verdiğim şeydir bu.
2)Normal hayatta haksızlık yapmayı istemeyeceğim bir dille döverek yazıyorsunuz, bu kafada şimşekler çaktırıyor.
3)Sizi gece dışarı bakı sarı ışıklı yüzlerce pencereye bakıp "Acaba neler yaşanıyor?" diye düşündüğüm evlerden biri olarak görüyorum, bu yazıları keyiflendiriyor.
ve son olarak karşısındaki kişi zarar verme amaçlı bir davranış sergilemiyorsa, bir çaydanlığa tapmasını takmayacak kadar açık fikirli olduğunuzu düşünüyorum.
Nice iki yıllara..
Serhat, neredeyse beni sahsen taniyorsun diyecegim :)
hiç acıma hep harca uyumsuzum. daha çooook senelere :)
Yorum Gönder