Kilo denen şey ne kabus bir etiket, ne kurtulunmaz bir sırt ağrısı. Geçenlerde Attila bloğunda da değinmişti gerçi bu konuya ama ben buna biraz daha tarihsel yaklaşacağım.
Mesela şöyle düşünelim. Ortaçağ Avrupasında insanların yine günümüz insanı kadar olmasa da dış görünüm merakı olduğunu varsayabiliriz. Ama herhalde onların verdiği savaş yüzlerinin ne kadar yuvarlaklaştığı ya da kollarının sarkması değildi muhtemelen. Zavallılar veba olup sonunda sokaklarda çarşaflar içinde yakılarak yok olmamak için dua ediyor olmamalılardı.
Ya da bundan yüz yıl öncesi Rusya'yı ele alalım. Bir yanda kuru ekmek ve çayla açlıklarını bastıran fakirlikten kırılan halkı, bir yanda Dostoyevski romanlarında anlatıldığı gibi en az iki saat süren kahvaltılarla güne başlayan sosyeteyi düşünelim. Fakir halk yüzleri çökmüş, kemikleri sayılan o cılız vucutlarını bir teselli, zenginler de korselerin altına sakladıkları yağlarını utanç olarak görüyor olamazlardı, değil mi ?
O zaman diyebilir miyiz ki bu kilo saplantısı yirmibirinci yüzyıl modern şehirlerde yaşayan insanların hastalığı aslında ? Yedi yaşından yetmiş yaşına kadar herkesin, evden çıkmadan önce aynanın karşısına geçip kazaklarını kaldırıp göbek kontrolü yaptığımız, birbirilerini uzun zamandır görmeyenlerin ilk tespitlerinin kilo alıp verme üzerine olduğu, marketten aldığımız gıda malzemelerinin fiyatlarından önce kalorileri değerlerini kontol ettiğimiz günler gelip geçici olabilir mi ?
Anne ve babalarımızın bizim yaşlarımızdayken bile kiloyu dış görünüm derdi olarak saymadıklarını düşünürsek bu sorunun yanıtına ben evet diyor ve bu kilo derdini günümüz insanlığının yakın zamanda sona ermesini beklediğim suni hastalığı olarak iddia ediyorum.
Ve hatta hepimiz öyle yapmalıyız ki bir an önce bu kabus bitsin !
4 yorum:
bence bu suni hastalık kolay kolay bitmeyecek. biterse diyet ürünlerini kim alacak? diyetisyenlere tonlarca parayı kim bayılacak? estetik cerrahlar nereden para kazanacak? yanarım yanarım leziz yemekler yemekten kendilerini mahrum edenlere, salataya mahkum olanlara yanarım.
not: attila ile "geçenlerde" sözcüğünü aynı cümle içinde kullanmışsın, şaşırdım şekerim. attila yazmayalı 1 asır kadar olmuyor mu:))
insan hissettiği kilodadır:)
Benim umudum var. Çünkü dikkat edersen JoAcıgım diyet ürünleri bile her yıl ancak bir yaz ömür sürebiliyor. Her yılın trend ürünü başka. Keza aynı şey selülit kremleri için de geçerli.
Attila'nın evinde ADSL sorunu varmış da ondan yazamıyormuş :P
etliyim - butluyum - mutluyum!
selamlar...
Yorum Gönder