Lisedeyken telefon denen aygıta doyamazdım. Geceler boyu arkadaşlarımla konuş konuş konu bitmezdi.
Yaş iki katı olunca ise telefon görmek dahi istemez oldum. Gün içinde sürekli telefonla konuştuğumdan da değil bu bıkkınlık. Sadece itici geliyor.
İş yerinde masa telefonumu hiç kullanmıyorum, bütün gün çalıyor boş boş.
Cep telefonumdan işle ilgili arayanlara e-posta gönderin diyorum. Gerçi telefonda halledilecek konu olmadığı için aslında arıyorlar zaten. Bir an önce görüşmeyi bitirip yazışarak konuyu çözüyorum.
Akşam ofisten çıktığım anda arayanların ise hiç şansı yok zaten. Ertesi gün hiçbirini tekrar aramıyorum bile.
Gece ise kim ararsa arasın çoğunlukla cep telefonuna yanıt vermiyorum. Çünkü ne sohbet edecek halim oluyor, ne de isteğim.
Evde ev telefonu ise zaten yok..
Ne mutlu ki yakın arkadaşlarım da telefonlaşmak yerine ya yazışarak ya da görüşerek iletişimde olmayı tercih ediyorlar. Ailem onları beş gün aramasam, " Niye aramadın, iyi misin, noluyor ?" diye panik dahi olmuyor.
Kısaca budur itiraf..
2 yorum:
Bloguna ilk defa girebildim,dört beş yazını okudum.Konuların püf noktalarını çok iyi yakalıyorsun ve şakacı bir dille, kesin bir tokat atıyorsun...Çok beyendim...
Ayla Hanım Merhaba, yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Sibel'in annesisiniz sanırım. Sibel sizden bahsetmişti. İzlediğim bir filminizdeki oyunculuğunuza hayran kalmıştım. Umarım bir gün tanışma şansımız olur.
Yorum Gönder