26 Kasım 2010 Cuma

Perdeler


Cam pencere sımsıkı kapalı evlerde oturan insanları anlayamıyorum. Ben öyle ortamlarda, hele ki geceyse cinnet geçirebileceğime eminim. Kutu gibi, sadece lamba ile aydınlanan ve klostrofobiye davet çıkaran hücre gibi yerler bence böyle evler.

Bu herhalde alışkanlık meselesi. Benim büyüdüğüm evde perdelerin tek işlevi güneşin rahatsız edici anlarından korunmaktı. Onun dışındaki tüm zaman dilimlerinde perdeler de kepenkler de hep açıktı.

Hatta yolun hemen karşısında aynı hizzamızdaki ev sakinleri de aynı şekilde yaşadıkları için olağan ev hallerimizi karşılıklı yaşardık. Sonuçta salon bu, en kötü verebileceğiniz görüntü pijamalarla kanepede sere serpe yatıp televizyon izliyor olmanızdan başka ne olabilir ki ?

Onun dışında yok misafir gelmiş, yemeğe oturulmuş, evde temizlik var falan, bunları komşular görüyor diye nesinden utanılır ki ?


Şimdi oturduğumuz eve ise hastayım. Hitchcock'un Arka Pencere Filmi'ni adeta ikiyüz farklı evde yaşıyor gibiyim. Gece olup da camın kenarına oturup her birinde farklı hayatların olduğu evleri izlemek çok hoşuma gidiyor. Bunun adı röntgencilik ya da meraklılık değil.

Ben buna kendi sıradan hayatlarımızın başka evlerdeki yansımalarından esinlenmek diyorum. Yani komşuların olağan salon anları..


Bence komşularla gece ev hallerimizi değiş tokuş etmek de sosyal terapi gibi birşey sayılmalı.

Hem dışarıdaki geceyi eve sokmak hem de tüm mahalle ayrı evlerde aynı anları yaşamak. Bunları izlemek, inanın bana güzel oluyor :)

2 yorum:

geveze baykuş dedi ki...

dürbün de kullanıyo musun len? doğru söyle :)

Uyumsuz dedi ki...

Valla kaç kere aklımdan geçti, gidip alacaktım ama unuttum :)) Hala aklımda hehe