Aziz Nesin'in adını hatırlamadığım bir öyküsü vardı. Yurt dışından gelen bir bürokrat bir bakanla görüşme yapmak ister ama yaklaşık bir sene bunu başaramaz. Çünkü bakan sürekli önemli ve resmi günler dolayısıyla meşguldür. Bilimum kentlerin kurtuluş yıldönümleri, dini bayramlar, resmi bayramlar, Kızılay, Yeşilay, yaşlılar, doktorlar, öğretmenler, anneler, babalar, bilmemneler özel günleri, 10 Kasım derken sonunda bürokrat vazgeçer bu işten.
İlkokuldayken bu özel gün ve haftaları daha yakından yaşıyorduk herhalde. Ama benim hatırladığım öğretmenler ve anneler günlerinde çiçek almaktan başka birşey yapmadan geçirirdik yılı.
Şimdi Amerikan kültürünün etkisinde kalmamızdan mıdır yoksa yeni arayışlardan mı bilmiyorum ama o koşturma yüzünden makamında olamayan bakan gibi biz de bir yıl boyunca önemli günlere kapılıp gidiyoruz.
Sene başından itibaren alırsak daha ocak ortası gelmeden Sevgililer Günü göz boyaması başlıyor. Her bir yanı saran kırmızı kalpler ve 14 Şubat mesajları özellikle evli ya da sevgilisi olan erkekleri daraltmaya başlıyor. Kadınlar da büyük bir beklenti içinde 14 şubatta acaba akşam nerede yemek yeriz, bana istediğim o hediyeyi alacak mı, ofise çiçek gönderecek mi gibi kuruntularla bir gün yüzünden haftalarını zehir ederek geçiriyorlar.
O bitiyor bu sefer 8 Mart Dünya Kadınlar günü başlıyor. Sözde emekçi kadınların anıldığı gün bir nevi Sevgililer Günü sonrası Anneler Günü öncesi kutlamaları şeklinde kısmen daha az masrafla atlatılıyor.
23 Nisan eğer perşembe ya da salıya denk geliyorsa hemen uzun hafta sonu nereye kaçılsa, bu mevsimde deniz mi iyi olur yoksa Kazdağları mı yoksa Roma mı Paris mi daha az Türk'le dolar şeklinde mart ve nisan ayımızı harcıyoruz.
Ve en yoğun ay Mayıs çat diye geliveriyor. Anneler günü özellikle eşi de anne olan erkeklerin kabusu olsa gerek. Çifte hediye ve hayatlarındaki iki kadını birden memnun edebilme günü. Bu durumda 19 mayıs uzun hafta sonu tatili olma hayali gerçekleşebilir mi ? Ay başında tükenmiş maaşla zor tabi.
Haziranda bu sefer biraz da olsa erkeklerin gülme günü, en azından baba olanların.
Temmuz ayı sakin geçse de zaten tüm yurtta kabul edilmiş bir yaz tatili miskinliği çökmüş oluyor.
Ağustos ayı yazın son kısmetli tatili 30 Ağustos'un uzun hafta sonuna çevirme planlarıyla geçiyor.
Eylül ayında, mesela bu sene daha ramazan başlar başlamaz bayramının planları yapılmış oluyor.
Ekim'de 29 Ekim tatili, hem de 1,5 günlük !
Kasımda bir diğer bayram.
Veeee hemen sonrası tabi ki de tüm kutlamaların efendisi yılbaşı !
Arada dostların, yakınların aile bireylerinin doğum günlerini, nişanlarını, düğünlerini, bebeklerinin doğumlarını da atlamamak lazım tabi..
Sonra diyoruz ki zaman ne çabuk geçiyor, yıllar geçip gidiyor. Biz yılın üç beş önemli gününü kovalayacağız, cüzdanları boşaltıp eşi dostu sevindireceğiz, uzaklara kaçıp tatil yapacağız diye yılın üçyüzelli gününü kafa patlatmaya harcarsak hayat böyle hızlı akar geçer tabi.
Ben buna bir dur diyerek artık bugünden itibaren günün anlamsız ve önemsiz olmasının tadını çıkarıyorum. Bugün 7 mayıs normal bir gün diyerek kendimce kutluyorum. Siz de bence sakinleşin ve bugünün tadını çıkarın.