16 Aralık 2008 Salı

Başka gezegene ait diyaloglar

Düzenli olarak gittiğim spor salonu İstanbul'un en pahalı ve sosyetik klüplerinden biri. Zengin olduğum için değil çalıştığım şirket aynı binada ve üyelik ücretinin önemli bir kısmını karşıladığı için üyeyim buraya. Tıpkı diğer çoğu iş arkadaşlarım gibi.

Ülkenin kriz kriz diye inlediği, her geçen gün işsiz kalanların, paralarını tahsil edemeyen alacaklıların arttığı günümüzde burası kurtarılmış bölge gibi.
Alt tarafı bir spor salonu tabi ama soyunma odasında tanık olduğum anlar işte bu günlerde oradaki tek dünyalı ben miyim diye tereddüte düşmeme engel olamıyor.

Örnek 1
50 yaşlarında oldukça bakımlı iki teyze soyunma odasında karşılaşırlar.

Teyze A: Ah canım naber nasılsın ?
Teyze B: İyiyim canım nolsun, haftaya çok yakın bir arkadaşım evleniyor Fransa'ya gideceğim düğün için.
Teyze B: Ay ne güzel, nerde peki düğün ?
Teyze A: Paris'te.
Teyze B: Bu mevsimde çok güzel olur, Paris'te nerde peki düğün ?
Teyze A: Bilmiyorum, işte çok yakın arkadaşım, gideceğim ben de.

Paris'te nerde düğün nasıl bir sorudur ? St. Germain belediye binası mı demesi gerekiyor teyzemin ya da hödö bödö kilisesi dese anlayacak mi acaba Teyze B. Anlaşılan belli bir kesimin Paris'te düğün fantazisi gerçekten varmış.

Bir başka diyalog geliyor şimdi. Bunları görmüyorum, sadece konuşmalarını duyuyorum.
Teyze A: Sen Amerika'ya gitmeyecek miydin bu hafta ?
Teyze B: Gidiyorum. Önce buradan New York'a uçacağım, orada bir kaç gün kalıp Miami'ye geçecegiz. Miami yakınlarında hödö kenti var, çok güzel orada bir hafta kalacağız. Sonra gemiyle Kırabiyıns'a ( !?!? ) geçeceğiz. Pırtı Riko ( ?!!!! ), hödö adası bödö adası gezeceğiz.
Burada aksan beni dumura uğratırken daha önce adını bile duymadığım adalar silsilesi içindeki bu tatilin toplam kaç gün süreceğini hesaplama yeteneğim silindi gitti. En az 2 hafta süreceği düşünülürse toplam maliyet... hımm...
Teyze A: Bu mevsimde de çok güzeldir oralar, şimdi yaz tabi.
Teyze B: Even o yüzden annemleri götürüyorum iyi gelir oraların plajları kumları.
Yalova termallerinden bahsediyor sanki, hadi bakalım.
Ven son diyalog, yine iki teyze koridorda karşılaşıyor.
Teyze A: Canım naber, oğlunun yanına gidecektin hani ?
Teyze B: Evet, öbür bayram gitmiştim şimdi o geliyor zaten.
Teyze A: Ah evet Christmas tabi.
Teyze B: Evet, oğlan Christmas'a geliyor.
Türkçesi, oğlu Amerika'da öğrenci ve noelde okul tatil olduğu için Türkiye'ye geliyor. Yani henüz " Christmas" kutlamaları başlamadı Türkiye'de..!!




9 yorum:

Goksu dedi ki...

Hehhehehehe koptum!Kesinlikle haklisin, orasi baska bi dunya.Ben de anlatmisimdri belki su dialoga sahit olmustum:

Yagiz bir delikanli agirliklari kaldirirken , spor hocasi ile konusuyor:

Yagiz Delikanli: Yeni kiz arkadasimin basenleri biraz fazla , bi getireyimde biraz ilgilen.
Spor Hocasi:Tamam abi , bakariz.

Ulen nedir bu!!Araba'nin motoruna mi baktiriyorsunuz.NEDIRR!

JoA dedi ki...

yorucu bir günün ardından bir güzel güldüm, sağol uyumsuz.
ve eski-kayınvalide kişisini anmadan edemedim.

olay şöyle gelişir:

bendenizin büyük dedeleri antalya'nın dağ köylerinden biri olan geriş'te doğmuş büyümüşlerdir. orada dededen kalma bir ev vardır ve anne-baba her yaz oraya giderler. dağlar çok güzeldir vs. toroslar'dan bahsediyoruz. henüz 2 cümle filan etmişim. gelen yorum şu:
-ayyyyyyy, aynı isviçre alpleri gibiiiiiiiiiiiii

eeeeeveeeeet, ben de heidi'yim zaten (klum olmayan)!

Aymen dedi ki...

bu insanlara ben şirinler gibi yaşayan bi kesim olarak bakıyorum. çoğunluklada kendi beyin güçleriyle değil kocalarının kazandıklarıyla hareket edebilen, bir gıdım kitap okumak yerine ordan burdan bölük pörçük bilgilerle beslenen insancıklar işte. yazdıkların çok komikmiş gerçekten:)

Aymen dedi ki...

bu insanlara ben şirinler gibi yaşayan bi kesim olarak bakıyorum. çoğunluklada kendi beyin güçleriyle değil kocalarının kazandıklarıyla hareket edebilen, bir gıdım kitap okumak yerine ordan burdan bölük pörçük bilgilerle beslenen insancıklar işte. yazdıkların çok komikmiş gerçekten:)

Attila dedi ki...

Benden de bir tane. Isim vermek istemiyorum ama bankasini Amerikalilara sattı şimdi otomotiv falan takılan bir abi yanında arkadaşlarıyla Fashion TV seyrediyoruz. Ama eski Fashion TV, şimdiki gibi Anadolu Rock tadında olan değil.

Arkadaşlardan biri abiye diyor ki:
-Abi şu senin eski hatun değil mi?
Abi cevap veriyor bir latin kadın ismiyle, hatirlamiyorum, diyelim Maria
-Aaa evet Maria, TV'de de guzel gözüküyormuş. Özledim ya daha ecenlerde aklımdaydı ne yapıyor acaba diye. Demek Paris'de... Arayayım keratayı. dedi ve telefonuna attı elini.

Hızla uzaklaştım oradan bir daha da gitmedim.

Uyumsuz dedi ki...

~~Desertwind~~
Seninki en uç örnekmiş, ben tabi spor sırasında kulaklıkla eski Türk filmleri izlediğim için etraftaki muhabbetleri kaçırıyorum, işte ancak böyle soyunma odası diyalogları ile yetinebiliyorum. Ama "basenleriyle ilgilen" gibi bir laf işitmiş olsaydım herhalde heriflerin yüzüne aynen gülerdim, o ne be :)

~~JoA~~
Senin eski teyze yurdumun dağlarını İsviçre Alpleri kadar bilmiyorsa hor görmemek lazım. Ama teyzeye Alplerin sadece İsviçre'ye ait olmadığını bu sıradağların Avusturya ve İtalya'ya kadar uzandığı bilgisini de verelim ki bir daha benzer bir durumda heyecana kapılıp İsviçre Alpleri demesin, rezil olur hehehe.
Bu arada sen yeniden mi blog açtın ??

~~Aymen~~
Şirinler'e haksızlık etmişsin, hiç değilse onların Gargamel gibi bir tehlike karşısında yaşadıkları stresli bir hayat mücadelesi var. Bunların dertleri çoğunlukla dışarıda yedikleri Risotto'nun şarabının fazla ekşi olmasıdır. Dediğin gibi kitap nedir bilmezler ama dekorasyon dergilerini çok iyi karıştırıp Alem ve Hello gibi dergilerin de abonesidirler.

~~Attila~~
Bahsettiğin amca hem para bol hem de çok fazla işle kendini yıpratmayan biri ne küsel ! Aklına eski " keratalar" gelebilecek kadar boş vakti var. Cinsiyet değiştirsem gene de erişemem o ertebeye ne acı :)

JoA dedi ki...

yok yahu, o teyze evropa'nın her köşesini bilir:))

evet, sessiz sedasız açtım bir tane daha. çenem dursa elim durmuyor:)

Adsız dedi ki...

herkesin sorunu kendine büyük elbet, vah vah vah "o dünya"nın insanlarına :)

(gülümsedim lanet bir günün orta yerinde, teşekkür ederim bu arada)

aklıma okuduğum bir e-mail geldi "onlar" hakkında, iki kız konuşurlar da biri diğerine defalardır üniversiteyi kazanamadığını, bu nedenle de amerikaya basıp gideceğini ve işte böyle böyle beyin göçü olduğunu günümüz bağdat caddesi jargonuyla anlatıyordu. çok gülmüştüm okuduğumda.

ve fakat... onlar da aynı şehrin evlatları işte :)

Uyumsuz dedi ki...

~~WindRider~~
Keyifsiz bir anda bile bu tiplemeler seni gülümsetebiliyorsa inan hayatta hiçbir şey seni üzemez. Çünkü biz bu kesim için neredeyse üzülürken ciddi sayıda birinsan topluluğu da " para bu insanlarda işte, hayatlarını yaşıyorlar, günlerini gün ediyorlar, biz burada sürünüyoruz" şeklinde bu kesime gıptayla bakıyorlar. Para herkesi şah yapar sanan insan sayısı ne yazık ki çok.