Aslında korkma fiilinden ben de hoşlanmam. Ancak söz konusu korku sıfatı filmin önünde olunca herşey değişir. Korku filmlerini korkmak için değil olan biten tuhaf, ilginç, değişik, çoğu zaman ürpertici ama daha da çoğu zaman beni hayretlere düşüren hikayeler için izliyorum. Ve filmde dönen olayları inandırıcı bulmadığım için de korkmuyorum. Böyle bir döngüyle bakarsanız korku filmlerinin esiri değil benim gibi ukala bir eleştirmeni olabilirsiniz.
Beş yaşımdan beri çoğu Amerikadan çıkmış korku filmlerini izliyorum. Çocukken video, üniversite yıllarında VCD ve çalışma hayatında da DVD formatında bu takip aralıksız devam etti. Ne yazık ki zaman içinde izlenilen formatların değişmesi gibi bu türün kalitesi de bir o kadar kötüleşti.
Bir kaç örnekle..
Exorcist, içine kötü bir ruh giren yeniyetme bir kızın yaşadığı o korkunç kabusu bizzat o yatak odasında birebir bizim de hissettiğimiz muhteşem bir filmdi. Türkiye'de Şeytan olarak piyasaya çıktığı için olsa gerek biz o kızın kafasını 360 derece döndüren ve yeşil kusup sürekli küfreden yaratıktan herkesten fazla korkar olduk. Bir fenomene dönüştüğü için de hiç gecikmeden Türk versyonunu çektik. Orjinalinde rahip olan filmin yerli versyonunda Cihan Ünal'ı imam rolünde gözünüzün önüne getirirseniz filmin insan üzerindeki etkisini kafanızda canlandırmak zor olmaz. Ancak şu var ki yıllar sonra çekilen ve filmin birebir en kötü taklidi olan Kutsal Damacana'dan çok daha iyiydi bu film. Neyse, Exorcist hala gelmiş geçmiş en iyi korku filmler listesinde mutlaka başı çeker. Bu yüzden de kötü taklitleri olduğu kadar başarısız devam filmleri de onu kovaladı. Exorcist 3 fena değildi ama yine de ilkinin tadını asla yakalayamadı. Pre-sequealların popüler olduğu dönemde çekilen Exorcist The Beginning ise başlı başına hayal kırıklığı olarak yerini aldı.
Omen, İncil'deki bir kehanetten yola çıkarak yazılmış şeytanın dünya üzerindeki kötü planını anlatan etkileyici bir hikaye. Amerikalı bir büyükelçinin oğlu kılığındaki bir çocuğun daha altı yaşındayken etrafında olan bitenin anlatıldığı baştan sona lanetli bir film. Oğlan babası şeytan annesi çakal bir yaratıktır aslında ama henüz çocuk olduğu için hiçbir şeyin farkında değildir. Sadece etrafında onu koruyan güçler ya da şeytana tapanların saçtığı dehşet vardır, yoksa çocuk hakikaten de masumdur. Özellikle ölüm sahnelerindeki yaratıcılık üst boyutlarda olduğu için Omen açıkçası benim listemde Exorcist'i sollar. İşin kötüsü o da kötü devam filmlerinin kurbanı olur. 4. bölüme kadar gittikçe daha da berbatlaşan bölümler izler. Daha da kötüsü de gelir ve 2006'da yeniden çevrilir, yazık olur gider.
Halloween ve Nightmare on Elm Street: Süper fikirlerle yaratılmış iki takıntılı insan üstü seri katilin yıllara yayılan hikayesidir bu filmler. Halloween'in altmış bölüm falan devamı çekildiği için artık dalga geçmeden edemiyorum bu filmle. O yüzden hikayesi tipik bir namus cinayetiyle başlayan bir katilin öyküsü diyip geçeceğim. Erkek arkadaşıyla evde oynaşan ablasını öldüren üç yaşında bir veledin yıllar sonra akıl hastanesinden kaçıp doğduğu kasabada dehşet saçmasına tanık oluruz. Özellikle taktığı bir kız vardır ki aslında onun kim olduğu ikinci bölümde çıkar ortaya. Bu bakımdan ikinci bölümü çok da suçlamamak lazım. Zira ikinci bölüm bir çok takip filmlerinin aksine yıllar sonrasında değil birinci bölümün tam bittiği sahneden devam ettiği için iyi bir filmdir. Ama sonrası, hele ki üçüncü bölüm dünya saçması bir hal alır.
Nightmare On Elm Street yine biz Türk izleyicisinin o uzun tırnaklarıyl kalbini dağlamış, ölümcül espri anlayışından ödün vermeyen Freddy Krueger'ın mahallelinin evlatlarını uykusuz bıraktığı geceleri anlatır. Hem eğlenceli hem de tüyleri diken sahneleriyle bir şahaserdir ve bu yüzden de suyu çıkan devam filmlerinin en acı kurbanı olur.
Seksenlerin iyi fikirle çıkmış insanın hayal gücüne hayran bırakan bu iyi korku filmlerinin ard arda ticari devamlarla yazık edilmesi yetmezmiş gibi doksanlarda kötü gençlik korkuları ve saçma sapan efektlerle donatılmış zayıf senaryolar yüzünden korku sineması silindi gitti. Yıllar sonra Saw gösterime sessiz sedasız girdiğinde ya da Ring'in reklam bile gerektirmeyen etkisi düşünüldüğünde heyecanlanmıştım. Sinema salonunun o karanlık ve sessiz ortamında nefessiz kalarak klişeden uzak gergin sahneleri izliyor olmak resmen hoşuma gitmişti. Ancak her iki filmden sonra da korkarım bunların kötü devamları gelecektir diye içimden geçen düşünceler de gerçekleşti. Saw her sene devam ede ede daha şimdiden beşinci bölüme ulaştı bile. Türk işi dalga filmi Desdere'yi de unutmamak gerek tabi. Ring sadece ikide kalsa da sürekli oradan buradan çıkıp dehşetin suyunu çıkaran esmer uzun saçlı kız ve çocuk temalı filmlerin furyası son sürat aslında hala devam ediyor.
Wes Craven'in başta kendisiyle dalga geçtiği ve tüm korku filmlerini inceden alaya alan Scream serisi bile bugünlerde kaliteli bir korku filmi gibi gözükmeye başladı gözüme. Evde koca bir çekmece dolusu korku kolyeksyonum yerinde sayıyor artık. Dönüp dolaşıp aynı senaryoları şekillendiren anlayış yüzünden şöyle keyifle izlenecek korku filmi çıkmaz oldu, ne yazık..