Çocukken yıl 2000 uzak ve bir o kadar da gizemli bir yıldı. Üstünden 8 yıldan fazla oldu geçeli, bırakın gizemini, geriye dönüp bakınca benim çocukluğumun 80li yılları bile 2000 yılı denen o sözde büyülü yıldan bile daha parlaktı.
İyi de ne oldu da 60lı yıllarda aya ayak basan insanoğlu geçen kırkküsür yılda ancak Internet, cep telefonu ve klimalı arabalarla yüzyılın refahlık düzeyini katlayabildi ? Yani hani biz bu ikibinli yıllarda platin renkli kıyafetler giyip güneş sistemindeki gezegenlerden hangisine tatile gidebileceğimize karar verecektik ?Onun yerine neden hala Mecidiyeköy-Bostancı otobüsü denen 124 ve 128'in sabırla gelmesini bekliyoruz ?
Bence değişen çok şey var ama bize yutturulan ancak üç beş kırıntı buluş. Yani teknolojinin katlanarak hızlandığı bir zaman diliminde hala neden ulaşım ve iletişimde yüzyıl öncesinin keşiflerine mahkumuz ki?
Star Trek dizisi bu ironinin en sempatik örneği. Bütçesizlikten bir uzay dizisi ancak bu kadar yetersiz koşullarda bu kadar iyi ele alınabilir. Bazıları uyduruk tabancaları ve günümüz çağrı cihazlarını anımsatan iletişim aygıtlarını alay konusu yapabilir ama unutmayalım ki ışınlanma teknolojisini gündelik dilimize yerleştiren de bu dizidir.
Yapımcı Gene Roddenbery'nin bir röportajında dizi daha başlarken ellerindeki bütçeyle bir uzay gemisini nasıl gezegenlere indirip sonra oradan hareket ettirebiliriz diye kara kara düşünürken bu ışınlanma hilesini akıl ettiklerini okumuştum. Koca bir uzay gemisini çekmek yerine uzay gemisinden gezegene ışınlanan insanlar çok daha kolay maliyetli olmuştu. Buna yokluktan varlığa ulaşmak denir işte.
Şimdi bakıyorum da birileri yarım yüzyıl önce ayda havalara zıplarken ve yine birileri bugün yer altında evreni yeniden oluşturmaca oynarken biz neden kek gibi Mecidiyeköy'den Bostancı'ya bizi geçirecek o lanet olası belediye otobüsünü bekliyoruz ? Tabi ki kandırıldığımız için.
Çünkü ışınlanma teknolojisi çoktan keşfedildi, denendi ve bir yerlerde şanslı birkaç bilimadamı tarafından uygulanıyor.
Ama petrol devlerinin yönettiği bu dünyada, gerek iletişim gerekse ulaşım sektörünün bir gecede iflasla tanışacağı düşünülürse daha uzun bir süre lansmanını göremeyeceğiz bu ulu icadın.
Kişisel olarak bakıldığında büyük haksızlık, kandırılmışlık duygusu var. Öte yandan çökecek endüstriler, yaşanacak güvenlik karmaşası düşünülünce var olduğuna inandığım bu teknolojiden mahrum yaşamak da etik olarak doğru mu yanlış mı bilemedim.
Ona da siz karar verin.
7 yorum:
Hmmm, 2000 yili icin benim de hayallerim vardi. O zamanlar sorsalar 2 cocuklu ev hanimi olacaktim.Bak simdi nerdeyim?:)
O zamandan bu zamana ne mi degisti.Evimizden cikmadan da yasayabiliyoruz mesela, migros alis verisini internetten , yemegi yemek sepetinden verip , DVD'ciden de mail ile bir DVD aldik mi bizden keyiflisi yok.Henuz isinlanmadik ama bi cok seyi eve isinliyabiliyoruz:))
O yuzden de iki cocuk dogurmus annelerimizin o yaslarina kiyasla 10 kilo fazlamizla dolaniyoruz, tembeliz anasini satayim !!
Ya da annelerimizin hayat kosusturmasi ile verdigi kilolari pilates ve yoga ile vermeye calisiyoruz:))
Shhttt,alooo!Bak yine yattin yuvarlaniyorsun.Facebook'da gordum REM fotolarini , anlatsana kiz azicik konseri.Kuzel miydi?
Güzeldi yaw, utanmasam buraya koyacagim o 32 diş sırıtan resmimizi :) Depeche Mode bu arada 3. kez gelmeye karar vermiş, oh lala ! Bu sefer sen de gelirsin artık hehe
Ne yoklugu , yoksullugu , nedir?
işte bu üstteki yazı :)
Yorum Gönder